Çek borçlularına iyi haberler…




Bu yazı, kanun tasarısı hazırlanmış bulunan, Çek Kanunu’ndan kaynaklanan, 405 bin 704 davayı ve Yargıtay’da mahkumiyetle sonuçlanması beklenen 217 bin 165 karşılıksız çek davasını gündemden düşürecek haberi kapsamaktadır.
Ayrıca 2009’da 1 milyon 910 bin 650, 2010’da 900 bin 272 adet çekin karşılıksız olduğu Merkez Bankası’na bildirilmiştir. Tasarı, borçları değil hapis cezalarını kaldırmaktadır.
Bu tasarı ile Yargıtay’daki 217 bin zanlı rahat bir nefes alabileceği gibi hapishanedekiler kurtulacak, polisten kaçanlar da huzura kavuşacak.
Ayrıca Yargıtay derin bir nefes alacak, çek mağdurlarını da kurtaracak.
Çekle ödemeler ve çek hamilleri hakkında 3167 sayılı ilk kanun, 1985’te neşredildi.
Bu özel kanundan evvel karşılıksız çek keşide edenlere (eski) Ceza Kanunu’ndaki dolandırıcılık suçunu nizamlayan maddeler uygulanıyordu.
3167 sayılı kanunla karşılıksız çek keşide etmek, bağımsız bir suç olarak nizamlandı.
Bu kanun ve aşağıda anlatacağımız diğer kanunlar, pek çok işadamının ölümüne, intiharına, batmasına, şirketlerinin dağılmasına, ailelerinin sönmesine sebebiyet vermiştir.
‘Yargıtay’ımız, ‘Anayasa’mız, “Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz” şeklindeki 38/8 Madde’ye uygun olarak, “Çekin bankaya ibrazından oluşan yaptırımı, özgürlüğü bağlayıcı ceza olan ve objektif sorumluluk esasına dayanan bir suç olduğundan Anayasa ile çeliştiği için sanıklar hakkında ceza uygulamasına gitmemiş ve Anayasa Mahkemesi, 17 Mart 2011 tarihinde cezalandırma şeklini yasa koyucunun takdirine bırakmıştır.”
Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, “Karşılıksız çek suçları gerçek ve tüzel kişilerin ticari ilişkilerinden kaynaklanan ve edimin yerine getirilmesine yönelik yaptırımları içermektedir. Bir ticari ilişkiden kaynaklı borcun yerine getirilmemesi ve suç olarak tanımlanması mümkün görülememektedir” diyerek görüşlerini açıklamıştır.
Daha sonra çek yasalarında çeşitli değişiklikler yapılmıştır; çek mağdurları bunları çok iyi biliyor.
Şikayet üzerine savcılar çeklerini ödeyemeyenler aleyhine kamu davaları açmışlardır.
Mahkemeler, karşılıksızlığa sebebiyet verdikleri için çek tutarı kadar çek keşidecilerine hapis cezası yerine idari para cezalarına hükmetmekteydi.
Bu para cezalarının, taksitle veya bir yıl süre içinde ödenmesi isteniyordu. Ödenmediği takdirde üç yılı geçmeyen hapis cezaları uygulanıyordu.
Peki… Ödenirse ne oluyordu?
Çek alacaklısının eline bir şey geçiyor mu? Hayır, sadece hapisten kurtuluyor. Borç, faizleri ile beraber kalıyordu.
Hemen şunu söyleyelim: AB ülkelerinde karşılıksız çekle ilgili hürriyeti bağlayıcı ceza yoktur. Sadece sembolik idari para cezaları vardır.
Bu da yüzde 2 ile yüzde 10 arasında değişmektedir. Bu cezalar da ödenebilirse devlet alıyor, ödenemezse hava alıyor. Nasıl bizde 6183 sayılı kanuna göre tahsilat yapılıyor; borçlu da bir şey yoksa devletin tahsilatı sıfır oluyorsa aynen öyle.
1985’ten bugüne kadar 3167 sayılı çek kanunu ve bu kanunu değiştiren çeşitli kanunlar hiçbir fayda sağlayamamıştır. Şahısları hapishanelere kapatarak onların çalışmaları engellenmiş, ödeme imkanları ellerinden alınmış, kurumlar, şirketler batmış, alacaklıların eline de hiçbir şey geçmemiştir.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde ekonomik kriz, ticaret hayatını sıkıntılara sokmuş; alacaklı firmalar, ticari alacaklarını tahsil edememişler. Sonuçta kendileri de ödeme problemi içinde sıkışmış ve sorunlu bir döneme girerek çek ve senetlerini ödeyememişler. Hem icrai hem de cezai kıskaç altında kalmışlardır.
Bütün dünya bilir ki Türk taciri, borcuna son derece sadık bir terbiyeye sahiptir.
İdari para cezasına mahkum olanlar ödeme imkanını bulsa dahi (ki bu parayı ilişkisiz olmasına karşın) devlet almaktadır. Borç aynı kalmaktadır.
Bundan evvelki yazılarımda ifade etmiştim; Bir ticari senet ile bir çek arasında ne fark var?
Her ikisi de borç ödeme vasıtası. Her ikisi de ticari bir işlem.
Biri protesto edilir. Diğeri bankadan karşılıksız kaşesi yer.
Her ikisi de icraya verilebilir.
Takip yapılabilir. Ama sadece ‘çek’te hapis yatmak vardır.
Sorumlu
Evet sorumlu bankalardır. Tıpkı, şimdi yaşadığımız kredi kartı furyasında olduğu gibi… Bankalar hiçbir soruşturma yapmadan, hatta müşterisini hiç mi hiç tanımadan çek karnelerini sorumsuzca vermiştir. Kendilerinin birkaç yüz liralık hukuki sorumluluğundan başka cezai sorumlulukları yoktur. Hiçbir hassasiyet ve özen göstermezler.
Çek konusunda en büyük mağduriyeti ise küçük esnaf yaşamıştır.
Yazımın sonuna gelirken çok yakından tanıdığım İzmir Kemeraltı’ndaki bir esnafın hikayesini anlatacağım.
İzmir, İstanbul, Hatay, Almanya’da satış reyonları, üç tane imalathanesi, otomobilleri, evleri vardı. Oğlu İngiltere’de okumuştu. Alacaklarını tahsil edemedi. Bankaların en iyi müşterisiydi. Hemen her banka, kendisi ile çalışması için kapısını çalıyordu.
Şimdi 81 çekten dolayı aranıyor. Bütün mal varlığı gitti. Hapse girmemek için iki yıldır Dr. Ceykıl gibi kaçak. Bu yazıyı ‘o’na adadım. Çekten hapis kalkmalı. O da işinin, dükkanının başına dönerse çok sevineceğim.
Hem onun için hem de yüz binlerce çek mağduru için…
Devlet aradan çıkınca borçlar daha kolay, daha çabuk ödenecektir.
Not: Teşekkürler. Sayın Şükrü Kızılot’un rehberliği ve sayın Dr. Serkan Ağar’ın engin müsamahası ile…
Nuri Nencan

14 Kasım 2011 Pazartesi, 12:09:05
nnencan@htgazete.com.tr

3 Yorum"Çek borçlularına iyi haberler…"

Adsız dedi ki...

ÇEK’tirmeyin artık!

Altıyüz bin kişi Çek Yasası nedeniyle cezaevlerinde hapis yatıyor. Onlar söz de cezalarını ‘çek’iyorlar. Ancak, asıl cezayı babasız kalan yavrular; tek başına kalan eşler ‘çek’iyor

Çek mağdurları yazarımız Kaan Özbek’e konuştu.

■ Çek mağdurlarının çocukları, adres gösteremedikleri için okula gidemiyor.
■ Bazı çek mağdurları yurtdışında sürgün hayatı yaşıyor.
■ Yakalanma korkusuyla hiç biri doktora gidemiyor.
■ Hapis yatanlar çalışamadıkları için borçlarını ödeyemiyor.
■ Hem alacaklılar, hem de çek mağdurları mağdur ediliyor…
■ Çözüm bulunmazsa AİHM’ye gidecekler.

İşte onların dışarıda bıraktıklarının hikayesi…

Çek mağduru eşler Serap S., Songül U., ve 55 yaşındaki babası aynı sorundan cezaevine giren Fatih B., sizler için anlattı. Duyun onların sesini; daha fazla ‘Çek’tirmeyin…

Binlerce aile yıkıldı

Mevcut “Çek Yasası”, binlerce aileyi yıkıma götürdü. Devlet geç de olsa, çeke hapis cezasının insanlık suçu olduğunu gördü ve yeni bir tasarı hazırladı. Önümüzdeki günlerde yürürlüğe girmesi beklenen bu yasayla birlikte çeke hapis tarihe karışacak. Önceki yasaya göre, karşılıksız çeklerden ötürü cezaevine giren mağdurlara 5 yıl hapis cezası veriliyordu. Borçları da silinmeyen mağdurlar, cezaevinden çıktıktan sonra hem dağılan yuvalarını hem de işlerini toparlamaya koyulup borcunu ödemenin peşine düşüyordu.

‘Beni satın borcu ödeyin!’

Songül U., 28 yaşında. Uzun yıllar bir konfeksiyon atölyesi işleten eşi 3 aydır cezaevinde. 1 çocuğuyla yapa yalnız hayata direnmeye çalışıyor: “Eşim 2002’den bu yana bir tekstil atölyesi işletiyordu. Yanında 300 kişi çalıştırıyordu. Açık hesap çalışıyorduk. Alacaklarımızı alamadığımız için mal aldığımız yerlere kestiğimiz çekler karşılıksız çıktı. Eşim cezaevine girdi. Oğlumla bir başıma kaldık. Bir yandan çalışıp hem içeriye, hem dışarıya para ödemeye çalışıyorum. Çocuğum evde yapayalnız kalıyor. 2002’den bu yana bu kadar çok çek ödemişiz. Hırsız ya da dolandırıcı değiliz. Borcumuzdan kaçmıyoruz. Ama eşim cezaevindeyken bu borç nasıl ödenir? Çeke verilen hapis cezası 5 yıl. 5 yıl oğlumuzun hayatından çalınacak. Onun psikolojisi çok kötü, ‘Anne beni satın babamın borcunu ödeyin. Yeter ki babam çıksın’ diyor. Af istemiyoruz. Borcumuzu ödemek istiyoruz. Her şeyimizi alsınlar. Halının üzerinde oturmaya razıyız. Sahte çeke ceza 1 yıl, karşılıksız çıkan çeke ceza 5 yıl. 1.5 milyon dosya var. Yeni yasanın bir an önce çıkarılmasını istiyoruz. Ülkemizi şikayet etmek en son istediğimiz şey. Ama bu sorun çözülmezse AİHM’ye gideceğiz.”

Adsız dedi ki...

Otel sahibi kaçınca...

Serap S., 26 yaşında 1 çocuk annesi. Eşi 13 aydır cezaevinde. 7 yaşındaki çocuğuyla adeta göçebe hayatı yaşıyor. Eşi, mesleğinde parlak bir müteahhit / inşaat mühendisiyken; girdikleri bir otel inşaatı işi felaketleri olmuş. Yaptıkları otelin sahibi, alacaklarını ödemeden oteli bir başkasına satıp yurtdışına kaçınca 5 trilyon liralık bir borcun altında kalmışlar. Varlarını yoklarını satıp borcun 300 milyar lirasını ödemişler. Eşinin o güne kadar kredi kartı borcunu bile aksatmadığını söyleyen Serap S., hikayesini şöyle anlatıyor:

‘1.5 yıl kaçtık’

“Eşim 60 – 70 kişiyi istihdam ediyordu. Ben de aynı sektördendim. Şu an bir telefon bayiinde part-time çalışarak çocuğuma bakmaya çalışıyorum. 1.5 yıl kaçtık. İstanbul’a geldik. 1 hafta sonra eşim yakalandı. Çocuğumla bir başıma beş parasız kaldım. Eşim cezaevinde oluşturulan bir işçi koğuşunda çalışıyor. Günlüğü 50 TL’ye. Orada kazan devrilmiş ve eşimin ayakları yanmış. 1.5 gün hastanede tedavi edip cezaevine geri gönderdiler. 13 aydır gece gündüz çalışıyorum. 450 TL kira ödüyorum. Gelirim 850 TL. Bir yandan icra geliyor.”

‘Dürüst olduğumu söyle’

Fatih B., 27 yaşında bir mühendis. 40 yıllık esnaf olan babası 55 yaşında ve hapiste. İlk darbeyi 2000 yılında yaşanan krizden almışlar. 2008 krizi en ağır darbeyi vurmuş. 300’ün üzerinde personel çalıştıran babası pek çok ülkeye ihracat yaparken iflas etmiş. 254 bin liralık borç yüzünden cezaevinde yatan babasıyla gazetemize gelmeden önce görüştüğünü söyleyen B., babasının, “Oğlum sadece benim dürüst bir ansan olduğumu söyle” dediğini ifade ediyor. Fatih B., “100 TL’ik mali 30 TL’ye sattılar” diye isyan ediyor.

Gazete Şok

Adsız dedi ki...

KISACA ÇEK YAZAN İNSAN HAİN DEĞLDR EN ŞEREFLİ ESNAFTIR...KOYSUNLAR -KASIT --HÜKMÜNÜ AK GÖT KARA GÖT ÇIKSIN ORTYA .NSANLARI REZİL EDİYORLAR YILARCA ONLARCA İNSANA EKMEK VERMİŞ ESNAFLARI REZİL EDİYORLAR YAZIK BU KANUUAANDA YASAYADA DEVLETEDE ...

Yorum Gönder

“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “

http://www.wikio.comFriendFeed'de bana abone olAdd to Technorati FavoritesPowered by  MyPagerank.Net web siteleriEconomics Blogs - BlogCatalog Blog Directory

powered by Blogger | WordPress by Newwpthemes