Karşılıksız çek suçundan ötürü hapis cezasına devam edilmesi Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır! Avukat Gökhan Ahi bir hukuk dramını yorumluyor
AVUKAT GÖKHAN AHİ
TÜRKİYE’nin imzalamış olduğu ve uymayı taahhüt ettiği uluslararası sözleşmeler gereği, bazı teminatlar Anayasa’da hüküm altına alınmıştır. Anayasa, bir ülke için en üstün yasadır, dolayısıyla tüm kanunlar Anayasa’ya uygun ve uyumlu olmak zorundadır. Anayasa’nın 38. Maddesinde düzenlenen bu teminatlara göre, hiç kimse kanunla suç sayılmayan bir eylem için cezalandırılamayacağı gibi, hiç kimse sözleşmeden doğan yükümlülüğü yerine getir(e)mediği için özgürlüğünden alıkonamaz.
Dikkat edilecek olursa, yükümlülüğü yerine getirmemekten değil, yerine getirememekten bahsedilmektedir. Hal böyleyken, sözleşme benzeri olan çekin karşılığının öden(e)memesinin suç kabul edilmesi en başta Anayasa’ya aykırı düşmektedir. Nasıl ki, kredisini ödemeyen, borcunu ödemeyen kişilere hapis cezası uygulaması yoksa, çeke de hapis cezası veya para cezası uygulanmamalıdır. Nitekim mal beyanında bulunmama suçu da bu gerekçeyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, 16.04.2009 tarihinden itibaren de yürürlükten kalkacaktır. Anayasa Mahkemesi, bu kararı 16.04.2008 tarihinde yayınlamasına ve yürürlükte kalması için 1 yıl süre vermesine rağmen, lehe uygulama nedeniyle o tarihten bu yana mal beyanında bulunmama suçundan dolayı kimseye ceza verilmemiş, verilen cezalar da infaz edilmemiştir.
ASLINDA ÇEK NEDİR?
Çek, kambiyo senedi olduğundan dolayı bir ödeme aracıdır. Başka bir deyişle nakit yerine geçen güven aracıdır. Ancak, Türkiye’de çek, ne yazık ki bir ödeme aracı olmaktan çıkmış, vadelendirme veya kredilendirme aracına dönüşmüştür. Çekte asıl olan, nakit karşılığın bankada o anda bulunması ve banka tarafından bloke edilerek ibraz anında lehdara ödenmesidir. Tüm dünyada uygulanan model budur. Çekin karşılığı yoksa bile banka bu çeki lehdara ödeyecektir, çünkü çek verdiği kişilerden veya şirketlerden zaten yeterli teminatları almıştır. Ama Türk bankaları yeterli teminatı sağlamadan, talep eden herkese çek karnesi vermiş ve çeklerin karşılığını ödemekten kaçınabileceği yasal düzenlemelerin arkasına sığınmıştır. Başka bir deyişle, kendisine düşen araştırma, teminat alma ve güven sağlama yükümlülüğünü yasal düzenlemelerle bertaraf etmişlerdir. Sonuçta, Türk hukukunda mevcut olan çek uygulaması amacını aşmış ve kendine has başka bir araca dönüşmüştür.
KARŞILIKSIZ ÇEK VERMEK SUÇ OLMAKTAN ÇIKMIŞ MIDIR?
Karşılıksız çek vermek, suç olmaktan çıkmamıştır, fakat bu suça ceza verilmesi yasal boşluktan dolayı olanaksız hale gelmiştir. Şu anki mevcut kanunlarla karşılıksız çek suçuna ceza vermek mümkün değildir. Nitekim, 3167 sayılı yasanın 16/1-2.md ve 13/1. Maddelerinde düzenlenen cezaların “sistemin değişmesi” nedeniyle 1.1.2009 gününden itibaren uygulanmayacağı ortaya çıkmıştır.
Türk Ceza Kanunu’nun 5. Maddesine göre, ilk 75 maddeyi kapsayan “genel hükümler” 01.01.2009 tarihinden itibaren, ceza hükmü içeren tüm kanunlar için uygulanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun böyle olmasının sebebi, çek kanunu gibi özel ceza hükümleri içeren onlarca kanunun yeni Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihte külliyen değiştirilmesinin mümkün olamamasıdır. Kanun koyucu, üç buçuk yıllık bir ara dönem öngörerek bu tür özel ceza hükümlerinin zaman içinde yavaş yavaş değiştirilmesine ve yeni Türk Ceza Kanunu’na uyumlu olmasına olanak tanımıştır. Ancak, düzenlemeler için uzun bir süre tanınmasına rağmen, çek yasası ve bunun gibi özel yasalarda Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesine ters düşmeyecek gerekli yasal düzenlemeler bu güne kadar yapılmamıştır.
1 OCAK 2009 TARİHİNİN ÖNEMİ NEDİR?
31/12/2008 saat 24:000 itibariyle, genel hükümlere aykırı ceza maddelerinin uygulanması son bulmuştur. 5252 sayılı Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun geçici 1. Maddesi gereğince, diğer kanunların Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümlerine aykırı olan maddelerinin değişiklik yapılana kadar ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanacağına ilişkin kural, Çek yasasındaki “çek bedeli kadar” olan para cezası sistemini de ortadan kaldırmıştır. Bu tarihe kadar çek yasasının bu hükmü değiştirilmiş olsaydı, sorun çıkmayacaktı. Ancak bu değişikliği içeren yeni düzenleme yapılmadığı için yasal bir boşluk oluşmuştur.
Dolayısıyla takdire yer bırakmayan “çek bedeli kadar” şeklinde para cezası uygulaması 1.1.2009 gününden itibaren uygulanamaz hale gelmiştir. Türk Ceza Kanunu’nda artık “adli para cezası” sistemine geçilmiş olup, özel kanunda geçen “çek bedeli kadar” ceza sistemi otomatik olarak yürürlükten kalkmıştır.
Bilindiği üzere Türk Ceza Kanunu’nun 45. Maddesinde sadece iki tip ceza vardır. Bunlar da, hapis ve adli para cezasıdır. 3167 sayılı kanunun 16/1-2 ,13/1 maddeleri gibi, ceza içeren tüm özel kanunlarda 1.1.2009 gününden itibaren Türk Ceza Kanunu’nun 52. Maddesine aykırı olmayacak şekilde ADLİ PARA CEZASI uygulamasına geçilmiştir. Yani çek suçlarında öngörülen “çek bedeli kadar” veya “doğrudan” para cezası uygulaması yerini belirli koşullara göre değişen ve hakimin “takdiri” ile belirlenen adli para cezasına bırakmıştır.
Türk Ceza Kanunu 52. maddeye göre adli para cezası hesaplanırken de alt ve üst sınırlarının takdirinde Türk Ceza Kanunu’nun 61/8 ve 61/9. Maddeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Yani, sanığın şahsi ve ekonomik durumuna göre adli para cezası takdir edilmelidir.
YENİ ÇEK YASASI ÇIKINCA HAPİS CEZALARI DEVAM EDECEK MİDİR?
Yasa koyucu yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konuda artık yeni bir düzenleme yapsa bile, Türk Ceza Kanunu’nun 2. Maddesi gereği, 01.01.2009 tarihinden düzenleme yapılan güne kadar lehe olan kanunların uygulanmasına devam edilmelidir. Yani yasa değişikliği durumunda, Türk Ceza Kanunu’nun 2. Maddesinde anılan “kanunsuz suç ve ceza olmaz” prensibi gereği ve yine 7. Maddenin 2. Bendinde anılan “lehe uygulama” ilkesi gereği düzenleme yapılan güne kadar işlenmiş olan ve 1 Ocak 2009’dan önce de işlenmiş olan karşılıksız çek suçları cezalandırılamaz, cezalandırılmış olsa bile cezanın infazından vazgeçilmelidir. Örneğin, 1.1.2009 tarihinden itibaren, karşılıksız çek suçlarında tüzel kişiye de verilen para cezası, genel hükümlere uygun olmaması ve yeni Türk Ceza Kanunu’nda tüzel kişilere verilen ceza sistemi değiştiğinden dolayı, istisnasız olarak tüm mahkemelerce ortadan kaldırılmıştır.
Çok yerinde ve hukuka uygun olarak, bazı mahkemeler (Şişli 11. Asliye Ceza Mahkemesi, itiraz üzerine verilen kararlarıyla Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesi) karşılıksız çeke verilen cezanın yeni bir düzenleme yapılmaması ve yeni bir düzenleme yapılana kadar infazın yerine getirilmesinde tereddütler olacağı gerekçeleriyle beraat ya da infazın durdurulması kararı vermişlerdir. Ancak halen bir çok mahkeme, bu kadar açık ve net bir durum karşısında ceza vermeye devam etmekte, verilmiş cezalara yapılan infaz durdurma taleplerini reddetmektedir. Bu durum, eşitlik prensibine ve hakkaniyete aykırıdır.
Bir devlet, yasalarının eşit, adil ve herkese uygulanabilir olmasıyla ancak “hukuk devleti” olabilir. Eğer yasal boşluklar doldurulmazsa, adil olunamazsa ve vatandaşlar arasında eşitlik korunamazsa, “hukuk devleti” ilkesi sadece Anayasa’da yazılı bir ibare olarak kalır. Bu durum, yasalara saygısı kalmayan bir vatandaş topluluğu oluşturur ki, bir devlet için en tehlikeli tehdit bu olacaktır.
Kaynak::www.pressturk.com
ÖZGÜRLÜKLERİN GENİŞLETİLMESİ
-
*Genel Kurul'da yeni yasama dönemiyle ilgili bir sunuş konuşması yapan
Meclis Başkanı Şahin, Türkiye'nin terör başta olmak üzere ülkenin
gelişmesine enge...
Yorumlayınız "MAĞDURLAR ADALET BEKLİYOR"
Yorum Gönder
“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “