KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU ÜZERİNE BİR İNCELEME

SON YASAL DEĞİŞİKLİKLER ÇERÇEVESİNDE
KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU ÜZERİNE
BİR İNCELEME

Yrd.Doc.Dr. Carter HACIOĞLU*

I-GİRİŞ
1982 tarihli Anayasamızın 38. maddesine 4709 sayılı Kanunla eklenen
"Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmü yürürlüğe
girdikten sonra 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'unun 16. maddesinde
düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçunun müeyyidesinin hürriyeti
bağlayıcı ceza olması nedeniyle anayasaya aykırılık teşkil edip etmediği
sorununu ve tartışmalarını başlatmış, kamuoyunda uyum yasalarının
çıkarılacağı, bu suçun müeyyidesi olan hapis cezasının kaldırılacağı
beklentisi doğmuştur. Uygulamada bir ceza mahkemesinin bu suçtan verdiği
mahkumiyet kararının temyiz muhakemesinde sorun Yargıtay 10. Ceza
Dairesi önüne gelmiş, 10 Ceza Dairesi Anayasanın 38. maddesine eklenen
fıkra karşısında yasal düzenlemenin ne olacağının belirlenmesi açısından,
acilen uyum yasası çıkartılması zorunluluğunu da nazara alarak, sonucun
beklenilmesi ve buna göre yeniden takdir ve değerlendirme yapılarak
uygulama yapılmasında zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle karan
bozmuştur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da bu bozma kararına karşı
3167 sayılı Kanun'un 16/1. maddesindeki mevcut düzenlemenin Anayasanın
38. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle itiraz yoluna
başvurmuştur. Bu başvuru üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, karşılıksız
çek keşide etme suçunda mevcut düzenlemenin yaptırımının özgürlüğü
bağlayıcı ceza olması nedeniyle Anayasanın 38. maddesinin 9. fıkrasındaki
kuralla çelişmekte olduğundan ve üst norm olan ve lehe bulunan Anayasa
Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi

130 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
hükmü ile çelişen bir kuralın uygulanmasına imkan bulunmadığından,
çelişkiyi gideren bir yasal düzenleme yapılmasının beklenmesinde ve buna
göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesinde zorunluluk
bulunduğundan itirazın reddine karar vermiştir1.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu sorunu yanlış ve hatalı olarak zımni
bekletici mesele yapması, uygulamada CMUK'da yer almayan bir durma
kararı niteliğinde anlaşılmış; bu suçun muhakemesini yapmakla yetkili
mahkemeler de yasa değişikliği beklentisi içinde muhakemeleri durdurmuş
ve davalar sürüncemede bırakılmıştır.
Bu gelişmeler devam ederken Çek Kanunu ile ilgili tasarıya ilişkin
çalışmalara hız verilmiş, nihayet 4814 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun olarak kanunlaşmış ve 8.3.2003'de
yürürlüğe girmiştir. 4814 sayılı Kanunla, inceleme konumuzla ilgili olarak
karşılıksız çek suçuna ilişkin 3167 sayılı Kanunun 16. maddesi değiştirilmiş
ve 16 a, 16 b, 16 c maddeleri eklenmiştir. Kanun, bu suça yönelik madde
düzenlemelerinde; suçun faili, suçun mağduru, suçun müeyyidesi ve suçların
içtimai, tekerrür hallerine, soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin yeni
hükümler getirmiştir.
Biz bu çalışmamızda, 3167 sayılı Kanunun değişik 16. maddesinde
düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçunun unsurlarını inceleyerek
değerlendirmelerde bulunacağız. Bu suçun soruşturma ve kovuşturma usulü
ayrı bir çalışmamızın konusunu oluşturacaktır.
II. GENEL OLARAK
Çekin toplumsal yaşamda ekonomik ilişkilerde bir ödeme vasıtası olarak
kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, para gibi hemen ödenememesi
nedeniyle ödeme düzensizliğine karşı çek hamillerin korunması
gerekmektedir. Çeke olan güveni ve çek hamillerinin korunmasını sağlama
ihtiyacı, karşılıksız çek keşide etmenin ceza hukuku açısından ayrı bir
düzenlemeye bağlanmasını ve cezalandırılmasını gerektirmiştir.
Mukayeseli hukukta karşılıksız çeke karşı ceza hukukunda korunma
sağlanması bakımından iki sistem bulunmaktadır: Birincisi, karşılıksız çek
keşidesinin dolandırıcılık suçunun bir çeşidi olarak cezalandırılmasını kabul
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 131
eden bir sistemdir; ikincisi ise karşılıksız çek keşidesinin özel hükümlerle
cezalandırılmasını kabul eden bir sistemdir2.
Türk hukuku'nda tarihsel gelişim sürecinde karşılıksız çek keşide etme
suçu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 17.1.1929 tarih ve 471 sayılı
kararıyla dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmişti. Ancak, uygulamada
dolandırıcılık suçunun unsurlarının karşılıksız çıkan her çek yönünden tespiti
mümkün olmadığından, çek keşide edenlerin bir kısmı cezaya
çarptırılamamakta, bu da çeke olan güveni sarsmaktaydı, işte bu nedenlerle
kanun koyucu karşılıksız çek keşide etme suçunu 19.3.1985 tarih ve 3167
sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması
Hakkında Kanun'la bağımsız bir suç haline getirmişti (m.16). Böylece
karşılıksız çek keşidesinin dolandırıcılık suçu ile ilgisi kalmamış ve her
karşılıksız çek keşidesi şekli suç sayılarak hangi nedenle ve hangi şartla
vukua gelirse gelsin cezalandırılmıştır3. Kanunun yürürlük dönemi içinde
14.1.1993 tarih ve 3863 sayılı Kanun'la 16. maddenin 2. fıkrası
değiştirilmiştir. Bu Kanunla fıkraya getirilen düzenlemeyle, kanunun amacı
aşılmak suretiyle, borç ödememe halinde bir tür alacaklının iradesine göre
hapis cezası gibi hukuk ilkelerinin reddettiği bir duruma sebebiyet verildiği
ileri sürülmüştür4. Gerçekten de eski 16. maddenin 2. fıkrasında
"...keşidecinin çek bedelinin karşılıksız kalan kısmının % 10 tazminatı ve
gecikme faizi ile birlikte muhatap bankaya veya herhangi bir şubesine
yatırmış bulunması halinde de, vazgeçme şartı aranmaksızın kamu davasının
ve cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilir" denmek suretiyle bu hüküm
bir tür hapisle tazyik hükmü niteliğine dönüşmüştür.
Ayrıntılı bilgi için bkz., DÖNMEZER, Sulhi: Karşılıksız Çek, İHFM, 1977, C.XLIII,
S.l-4, S.307 vd.; ERMAN, Sahir: Karşılıksız Çek "Çek Hukukunda Gelişmeler
Sempozyumu, 18-19 Aralık 1981" Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 1981, CXI, S.2,
S.124 vd.; CENTEL, Nur: Ceza Hukuku Noraılan Işığında Çek Hukukundaki Değişiklik
Önerilerinin Değerlendirilmesi, KABOĞLU, tbrahim Ö./CENTEL, Nur, SOMER,
Mehmet: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması
Hakkındaki Kanunda Yapılan Değişikliklerin Anayasa, Ceza ve Ticaret Hukuku
Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Güven Kitabevi, İstanbul, 2002, s.24;
TÜMERKAN, Somay: Dolandırıcılık Suçu (Karşılıksız Çek Keşidesi Fiilleri), Kazancı
Hukuk Yayınları, İstanbul, 1987, s.74-79.
Suçun tarihi gelişimi için bkz., DÖNMEZER, Sulhi: Kişilere ve Mala Karşı Cürümler,
Beta, 16. Baskı, İstanbul, 2002, s.475 (Kişilere ve Mala Karşı); SELÇUK, Sami: Çek
Keşidesinin Koşullan ve Karşılıksız Çek, Adalet Dergisi, 1974, S.4-5, s.275-276;
DONAY, Süheyl: Son Değişiklikler Açısından Çek, Beta, İstanbul, 1986, s.92.
DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.478.
003)
Ceza adalet sisteminin etkinliği hakkında yapılan bir araştırmada,
uygulamada bu hüküm nedeniyle ceza mahkemelerinin büyük oranda borç
için ceza uyguluma aracı haline getirildiği tespit edilerek bu suçun şikayete
bağlı olmaktan çıkartılması ve bu suçların takibi hususunda özel bir
yargılama usulünün düzenlenmesi önerilmiştir5. Yukarıda belirttiğimiz üzere
"borç için hapis yasağı ilkesi"ni ihtiva eden Anayasanın 38. maddesine
eklenen fıkra nedeniyle ortaya çıkan gelişmelerden sonra 3167 sayılı
Kanunda değişiklik yapılması ihtiyacı üzerine yeni tasan çalışmalarına
başlanmış ve 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun 26.2.2003 tarihinde kabul edilmiş, 8.3.2003 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. 4814 sayılı Kanunla, Kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği
üzere "ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi" anlayışından hareketle,
karşılıksız çek keşide etme suçunu ilk defa işleyenler hakkında hürriyeti
bağlayıcı ceza yerine çek bedeli tutan kadar ağır para cezası verilmesi kabul
edilmiş; çeke olan güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin
sağlanması bakımından da bu suçtan mükerrerler hakkında hapis cezası
verilmesi öngörülmüştür. Ayrıca suçun soruşturma ve kovuşturma usullerine
ilişkin özel hükümler getirilmiştir.
III. KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞiDE ETME SUÇUNUN HUKUKİ
KONUSU
Bilindiği üzere, her suçun hukuki bir konusu bulunmaktadır. "Suçun
hukuki konusu kavramından maksat, suçun pasif süjesine ait olan, suçun
nevinin değişmesiyle değişen ve suç ile ihlal edilen hukuki varlık veya
hukuki menfaattir"6. Karşılıksız çek keşidesi suçunun hangi hukuki yaran
korumak için düzenlendiğinin veya suçun düzenlenme maksadının tespiti
zorunludur.
Doktrinde bu suçun tek veya karma hukuki konulu suç olduğu
konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bu suçun tek hukuki konulu bir
suç olduğunu savunan Dönmezer'e göre, "Karşılıksız çek keşidesi suçunun
DÖNMEZER, Sulhi-YENİSEY, Feridun: Ceza Adalet Sisteminin Etkinliği, 1998,
İstanbul, 2000, s. 137, 237.
TOROSLU, Nevzat: Suçların Tasnifi Sorunu ve Taksirli Suçlar ile Kabahatler Konusunda
Bazı Eğilimler, Değişen Toplum ve Ceza Hukuku Karşısında Türk Ceza Kanununun 50.
Yılı ve Geleceği Sempozyumu, ÍÜHF Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü Yayınlan,
İstanbul, 1977, s.119. Aynca geniş bilgi için bkz., TOROSLU, Nevzat: Cürümlerin
Tasnifi Bakımından Suçun Hukuki Konusu, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s.87 vd.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 133
koruduğu hukuki yarar, çağdaş medeni toplumun ekonomik alt fonksiyonel
sisteminin önemli ödeme esaslarından birisini oluşturan çeklere karşı halkın
güvenini arttırmak ve çek kullanımını böylece teşvik etmektir. Bu amaca
ulaşmanın tek şartı da çek hamillerini daha ciddi bir şekilde korumaktır.
...suç ve ceza siyaseti bakımından kanunun izlediği temel hedef ve ilke
mağdurun korunmasıdır. Çekin bedelinin ödenmesini sağlamak amacı ile
kanun, işlenen suçun cezalandırılmasından vazgeçmekte ve böylece asıl
maksadın, suçluları tevbih, ıslah etmekten çok mağdurun korunması olduğu
ifade edilmiş olmaktadır"7. Donay'a göre, "Suçun koruduğu hukuki yarar
ekonomik yaşamın bir parçası olan çeklere karşı güven duygusudur. Böylece
bu suçta korunan hukuki yararın ekonomik düzenin bir parçası olan ticari
senet olan çeklerin, düzenli bir şekilde kullanılmasıdır"8. Hafizoğullan'na
göre, "...suçla ihlal edilen ve cezayla korunan hukuki değer veya menfaat,
bir ödeme vasıtası olarak çekin güvenilirliğini sağlamadaki kamusal ve buna
bağlı olarak ferdi yarardır"9. Centel'e göre de, "...suçun koruduğu hukuki
yarar, çağdaş toplumda ekonomik yaşamın önemli ödeme araçlarından birisi
olan çeklere karşı bireylerin güvenini artırmak ve böylece çek kullanımını
teşvik etmektir"10. Selçuk, Feyzioğlu ve Sanear ise, bu suçun karma hukuki
konulu suç olduğunu savunmaktadırlar: Selçuk'a göre, bu suçun hukuki
konusu kamu güvenine ve mal varlığına ilişkin varlık ve menfaatlerdir"".
Feyzioğlu'na göre, "...Çek Kanunun 16. maddesinde hükme bağlanan suç,
bir yandan alacaklının alacak hakkını diğer yandan ise çeklere olan kamusal
güveni korumaktadır"12.
7 DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.478.
8 DONAY, age, s.99. Aynı görüş için blez., ERİŞ, Gönen: Açıklamalı İçtihatlı Uygulamalı
Çek Hukuku, Seçkin, Ankara, 2000, s.777.
9 HAFIZOöULLARI, Zeki: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. Maddesinde Öngörülen Suçun Sınırı,
Batider, C.XIV, S.4, s.24.
10 CENTEL, agm, s.25.
1 ' SELÇUK, Sami: Dolandırıcılık CUrmünün Kimi Suçlardan Ayrımı ve Çeklerle İlgili
Suçlar, Ankara, 1986, s.121-122, (Çeklerle ilgili Suçlar). Aynı görüş için bkz., SANCAR,
Türkan: Ekonomik Suç Gerçekliği Karşısında 'Ekonomik Suça Ekonomik Ceza' Söylemi
(Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı
Görüşler Sempozyumu 12.1.2002, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü)
Ankara, 2002, s.22.
12 FEYZİOĞLU, Metin: Sözleşmeden Kaynaklanan Yükümlülükler Nedeniyle Hümyet
Kısıtlaması-Anayasa ve Ceza Hukukları Açısından Bir İnceleme, AÍHS ve Anayasa m.38
134 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
Kanaatimizce de, bu suç karma hukuki konulu bir suç olup bu suçun
koruduğu hukuki yarar, toplumsal yaşamda ekonomik ilişkilerde bir ödeme
aracı olan çeke karşı kamusal güveni arttırmak; böylece çekin düzenli bir
şekilde ve asıl işlevine uygun olarak kullanımını sağlayarak yaygınlaştırmak
ve karşılıksız çek keşidesiyle suçun mağdurunun mal varlığında doğan
zararın giderilmesini ya da ödenmesini sağlayarak mağduru korumaktır.
IV-SUÇUN FAİLİ
Kanunun 16. maddesindeki suçun faili esasen çekin muhatabı olan
bankada açılmış çek hesabı bulunan ve çeki keşide etmiş olan kişidir. 16.
maddede gerçek kişilerin yanı sıra özel hukuk tüzel kişilerinin de suç faili
olacakları kabul edilmiştir. Suçun faili gerçek kişiler, çeki keşide eden hesap
sahipleri veya hesap sahiplerinin çeki keşide eden yetkili temsilcileridir.
Tüzel kişilere gelince; özel hukuk tüzel kişisinin suçun faili olabilmesi için,
bir başka anlatımla cezai sorumluluğuna hükmedilebilmesi için, özel hukuk
tüzel kişisinin yetkili organı veya temsilcisi tarafından bu tüzel kişi yararına
çekin düzenlenmesi gerekir. Bu durumda "hem organ ve hem de temsilci
suçun faili olarak cezalandırılacak, tüzel kişi de koşullan varsa (suçun tüzel
kişi yararına işlenmesi halinde) suçtan dolayı cezaen sorumlu tutulacaktır"13.
Suçun failinin, çeki keşide eden gerçek kişinin hesap sahibi olması
halinde bir sorun bulunmamaktadır. Çünkü, çekin karşılıksız çıkmasından
kendisi sorumludur. Ancak, çeki keşide eden hesap sahiplerinin yetkili
f.8 Açısından Ödenmeyen Para Borçlarında Yaptırımlar Sempozyumu 1.12.2001 (Banka
ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü) Ankara, 2001, s.21.
DÖNMEZER, Sulhi: Çekle Ödemenin Düzenlenmesi Hakkındaki Ön Tasarının
Açıklanması ve Değerlendirilmesi, (Çek Hukukunun Güncel Sorunları Sempozyumu,
4.1.2002, İstanbul Ticaret Üniversitesi), İstanbul, 2002, s. 127 (Çekle Ödemenin
Düzenlenmesi). Dönmezer aynı makalede, tasanmn 2001 TCK tasarısının özel hukuk
tüzel kişilerinin ceza sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin bir uygulamasını yapmış
bulunduğunu belirtmiştir (bkz., agm, s.127). Nitekim 2001 TCK tasarısının esas alındığı
1997 TCK tasarısının tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun düzenlendiği 26. maddesine
göre: "Tüzel kişiler, kanunun ayrıca belirttiği hallerde, organ veya temsilcilerinin tüzel
kişi yararına işledikleri suçlardan dolayı sorumludurlar. Bu sorumluluk, fiili işleyen
kimsenin suçunu ortadan kaldırmaz. Tüzel kişilerin sorumluluğu hakkında kanunların
ayrıca hüküm koyduğu haller saklıdır". Tüzel kişiler hakkında uygulanacak cezaların
düzenlendiği 27. maddesine göre de: "Tüzel kişilerin organ veya temsilcilerinin tüzel kişi
yararına işledikleri suçlardan dolayı sorumlu oldukları hallerde, fiili işleyen kimse
hakkında hükmedilen veya hükmedilmesi gereken para ve müsadere cezaları tüzel kişi
hakkında da aynca hükmolunur". Madde metinleri ve gerekçeleri için bkz.,
DÖNMEZER, Sulhi-YENİSEY, Feridun: Karşılaştırmalı Türk Ceza Kanunu ve 1997
Tasarısı, Gerekçeler, Alkım Yayınlan, İstanbul, 1998.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme. .135
temsilcisi ise suç faili hesap sahibi mi yoksa temsilcisi midir sorunu ortaya
çıkabilir. Bu sorunun çözümlenmesi için Kanunun 16. maddesinin 1.
fıkrasında ifade edilen "yetkili temsilci" teriminin açıklanması gerekir.
"Yetkili temsilci" terimini; muhatap bankada açık çek hesap sahibi bulunan
bir gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin verdiği vekaletle çek düzenlemeye
özel bir yetki tanınan temsilci olarak anlamak gerekir. Nitekim Borçlar
Kanunu'nun 388. maddesi gereğince, kambiyo senetlerinin özel yetkileri
bulunan vekil veya temsilciler tarafından düzenlenmesi gerekmektedir. Eğer
çek, böyle bir özel yetkisi bulunan temsilci tarafından keşide edilirse, suç
temsilci tarafından istenildiğinden temsilci sorumlu olacaktır. Bunun içinde
yetkili temsilcinin mutlaka çeki keşide etmeden önce çekin karşılığının
bulunması için çek hesabını kontrol etmesi gerekir. Yetkili temsilci birden
çok kişi ise, başka bir anlatımla çek keşide etmeye birden çok kişi yetkili ise,
çeki birlikte imzalamışlarsa hepsi sorumlu olacaklardır. Birden çok imza ile
çek keşide etme yetkisinin verildiği hallerde, yetki verilenlerden sadece
birinin imzası ile çekin keşide edilmesi halinde bu kişinin yetkili temsilci
olarak suç faili sayılması ve cezaen sorumlu tutulması gerekir. Belirttiğimiz
bu hallerde eğer şartları varsa iştirak hükümleri gereğince, yetkili temsilci ile
birlikte hesap sahibinin de suç faili olması dolayısıyla cezai sorumluluğu söz
konusudur. Nitekim; 16. maddenin 2. fıkrasında ayrıca bu suçun yetkili
temsilci tarafından çek keşide edilen hesap sahibi yararına işlenmesi halinde
de hesap sahibi gerçek kişinin de suçun faili olarak cezalandırılması
düzenlenmiştir. Bu fıkranın uygulanabilmesi için hesap sahiplerinin çeki
keşide eden yetkili temsilcisinin hesap sahibi gerçek kişi yararına bu suçu
işlemesi gerekecektir. Bu durumda hem hesap sahibi gerçek kişi ve hem de
hesap sahibinin çeki keşide eden yetkili temsilcisi suçun faili olarak
cezalandırılacaktır. Hemen belirtelim ki, bu fıkranın uygulanması için
TCK'nın 64 ve 65. maddelerinde belirtilen iştirak hükümlerindeki şartların
bulunması gerekir. Aksi halde ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ihlal
edilmiş olacak, hesap sahiplerinin çeki keşide eden yetkili temsilcilerinin her
eyleminden hesap sahibi gerçek kişiyi cezalandırmak gibi hukukun genel
ilkelerine aykırı bir durum yaratılacaktır.
Eğer özel yetki verilmeyen bir temsilci tarafından çek keşide edilirse,
temsilcinin eylemi sahte evrak düzenlediği için resmi evrakta sahtekarlık
(TCK m.342) ve unsurları oluştuğu takdirde dolandırıcılık (TCK m.503)
suçlarını oluşturacaktır.
Çek hesabı özel hukuk tüzel kişisine ait ise bu tüzel kişinin organ veya
temsilcisi tarafından çek keşide edileceğinden, çek karşılıksız çıktığında,
çeki düzenleyen organ veya temsilci sorumlu olacaktır. Bu organ veya
temsilciler, başka bir anlatımla özel hukuk tüzel kişisinin nam ve hesabına
hareket eden gerçek kişilerdir. Tüzel kişi adına hareket edilmesi sırasında bir
suç işlenmesi halinde hangi gerçek kişilerin suç faili olduğunun tesbiti
gerekmektedir. Doktrinde tüzel kişi adına gerçek kişiler tarafından işlenen
suçların çok kere (yönetim kurulu, varsa müdürler kurulu veya denetçiler
kurulu gibi) bir kurul tarafından işlendiği esasından hareketle bir "kurul
suçu" oldukları ve suç teşkil eden fiili işleme kararının artık bireysel bir
nitelik arzetmeyip, bir kurul karan niteliğini aldığı ve bu bakımdan kurula
katılmamış, istifa etmiş, hatta kurul kararına karşı çıkmış üyelerin ceza
sorumluluklarını ayrıca incelenmesi gerektiği ileri sürülmüştür14. Doğal
olarak, yapılacak bu incelemelerde "ceza sorumluluğunun şahsiliği" ve "bir
kast veya taksir karinesinin kabulüne imkan bulunmadığı" prensiplerinin
vazgeçilmesi mümkün olmayan esaslar olduğu göz önünde
bulundurulacaktır15.
Tüzel kişiliğin yetki dağıtımında çek keşide etme yetkisi tanınan kişilerin
cezai sorumluluklarının olacağını tespit ettikten sonra, burada tartışılması
gereken bir sorun da tüzel kişiliğin yönetim kurulunun bir üyesi veya
müdürünün hukuken yükümlü olduğu halde, işlenmesine engel olmadığı bir
suçtan dolayı cezaen sorumlu olup olmayacağıdır. Örneğin, tüzel kişiliğin
müdürü, yönetim kurulu başkanı veya yönetim kurulu üyesi, diğer üyelerce
tüzel kişilik adına karşılıksız çek düzenlenerek ödeme yapılmasına karar
verildiğini öğrendiği takdirde bu suçun işlenmesine engel olmakla yükümlü
müdür? Bu sorun, ihmal suretiyle icra suçlarında ihmalin nedenselliği
konusundaki genel prensiplere göre çözümlenecektir: Başkası tarafından
başlatılan bir sebepler serisine failin müdahale ederek harekete geçmesi ve
sonuca engel olabilmesi bakımından bir hukuki yükümlülüğünün olması ve
bu yükümün de yerine getirilmesinin mümkün olması, diğer bir deyişle
ortada hukuka aykırılığı kaldıran bir durumun, failin hareketsiz kalmasını
haklı gösteren bir halin bulunmaması durumunda, fail meydana gelen
neticeden cezaen sorumlu tutulacaktır16.
Merkezi, İstanbul, 1992, s.72 (Ticari Ceza Hukuku).
15
ERMAN, Ticari Ceza Hukuku, s.74.
16 DÖNMEZER, Sulhi-ERMAN, Sahir: Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, ll.b.. Beta,
İstanbul, 1994, n.616-623, s.477 vd. Tüzel kişi adına suç işlendikte suç faili olan gerçek
kişiler ve suça engel olmayan kişilerin durumu hakkında özellikle ticari ceza hukuku
bakımından ayrıntılı bilgi için bkz., ERMAN, Ticari Ceza Hukuku, s.71-96.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 137
Eğer karşılıksız çek keşidesi suçu, Kanunun 16. maddesinin 2. fıkrası
gereğince özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcisi tarafından ve bu
tüzel kişi yararına işlenmiş ise tüzel kişiliğin de cezaen sorumluluğu söz
konusu olacaktır. Kanunun 16. maddesinin 2. fıkrasındaki bu düzenlemeye
göre özel hukuk tüzel kişilerinin de suç faili sayılması kabul edilmiştir.
Tüzel kişilerin suç faili olup olamayacakları konusunda doktrindeki devam
eden tartışmalara17 girmeksizin, bu düzenlemeyle, 2001 TCK tasarısının
özel tüzel kişilerin ceza sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin bir
uygulamasının yapılmış olduğunu da dikkate alarak, Erman'ın tasarı
maddelerine ilişkin görüşünün sonuç kısmını burada aynen zikretmeyi uygun
bulmaktayız: "Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu kabul etmek Anayasa'ya
aykırıdır. Bu böyle olunca (1989) Öntasarının 27 ve 28 . maddeleri
Anayasa'ya aykırıdır. Çünkü bir tüzel kişinin, kendi yararına işlenmiş olsa
bile, organ veya temsilcisinin işlediği suçtan dolayı cezalandırılması,
Anayasa'ya aykırı düşer. Özellikle işlenen bir suç sebebiyle, iştirak
kurallarının varlığını aramaksızın, hem fail olan gerçek kişiyi hem de tüzel
kişiyi ayrı ayrı cezalandırmak da cezaların şahsiliği esasına aykırı olur. Kaldı
ki, böyle bir suçun ne zaman tüzel kişinin "yararına" işlendiğini tesbit etmek
imkansızdır; gerçekten elde olunacak bütün kazanç tüzel kişiye ait olsa ve
organ veya temsilci bundan bir pay almasa bile, sırf tüzel kişinin kazanç
sağlayıp varlığını sürdürmesi, organ veya temsilcinin de maaş almakta
devam etmesine hatta -kazanç sağladığı için- mevkiinin sağlamlaşmasına
yol açar. Bu itibarla öntasarının bu hükmü kanunlaştığı takdirde, Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi kuvvetle muhtemeldir"18. Böylece tüzel
kişilerin suç faili, sayılmayacaklarının kabul edilmesine karşın, "tüzel
kişilerin ekonomi ve maliye alanlarındaki gelişmelerini göz önünde tutarak
organlarının işleyebilecekleri suçlardan dolayı hukuki sorumluluklarının
Tüzel kişilerin suç faili sayılmaları hakkında geniş bilgi için bkz., DÖNMEZER-
ERMAN, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku C.II, lO.b., İstanbul, 1994, n.1148-1162, s.401-
419; ERMAN, Ticari Ceza Hukuku, n.100-118, s.96-111; ARTUK, Mehmet Emin-
GÖKCEN, Ahmet-YENtDÜNYA, A. Caner: Ceza Hukuku Genel Hükümler I, 3.b.,
Seçkin, Ankara, 2002, s.727-753; CENTEL, Nur: Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.b., Beta,
İstanbul, 2002, s.201-209.
ERMAN, Ticari Ceza Hukuku, n.112, s.107. Aynı görüşte bkz., İÇEL, Kayıhan-
ÖZGENÇ, İzzet-SÖZÜER, Adem-MAHMUTOGLU, Fatih-S.-ÜNVER, Yener: İçel Suç
Teorisi, 2. Kitap, l.b., TÜRDAV, İstanbul, 1999, s.69 ve özellikle dn 50'deki karşı görüş
açıklaması.
138 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
kabulü"19 ve "fesih, faaliyetten men, idari nitelikte para (cezası) vb. farklı
müeyyidelerin uygulanması"20 da gerekir. Biz de, Anayasal değişiklik
yapılmadığı sürece, prensip olarak tüzel kişilerin suç faili sayılmalarını kabul
etmemekle birlikte, bunların yetkili organ ve temsilcilerinin işleyecekleri
suçlardan dolayı hukuki sorumluluklarının kabulüyle fesih, faaliyetten men,
idari nitelikte para (cezası) vb. farklı müeyyidelerin uygulanmasının doğru
olacağı kanaatindeyiz.
V-SUÇUN MAĞDURU
Karşılıksız çek keşidesi suçu kovuşturması şikayete bağlı bir suç olarak
düzenlenmiştir (m.l6b/l). Kanunun 16 b maddesinin 1. fıkrasında öngörülen
ön şartların bulunması halinde, hamil veya ciranta veya bankaya şikayet
hakkı tanınmıştır. Şikayet hakkı tanınan bu kişiler suçun mağdurudur. Bil
suçun mağduru olmak veya şikayette bulunma hakkına sahip olmak
bakımından hamil dışındakiler için gerekli ön şartlar ise, suçun maddi
konusu olan çeki elde bulundurma ve ödemede bulunmadır. Suçun mağduru
ancak hamil, çeki elinde bulunduran ve ödemede bulunan ciranta veya
kanuni veya akdi teminatı nedeniyle tam ödemede bulunan banka olabilir.
Ödemede bulunan, fakat çeki elinde bulundurmayan ciranta veya tam
ödemede bulunan fakat çeki elinde bulundurmayan banka veya kısmi
ödemede bulunan banka suçun mağduru olamaz. Suçun mağduru
bakımından eski 16. madde düzenlemesinden farklı olarak ciranta ve
bankanın da suç mağduru olarak kabulüne yönelik bu madde düzenlemesini
uygun bulmaktayız.
VI-SUÇUN MADDİ UNSURU
Kanunun 16. maddesi uyarınca "Üzerinde yazılı keşide tarihinden önce
veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli
karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide
eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı
haller saklı kalmak üzere, çek bedeli tutan kadar ağır para cezasıyla
cezalandırılırlar. Ancak verilecek para cezası seksen milyar liradan fazla
olamaz. Bu miktar, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2
ERMAN, Ticari Ceza Hukuku, n.108, s.102; DÖNMEZER-ERMAN, Ceza Hukuku, C.I,
n.1157, S.409.
İÇEL-ÖZGENÇ-SÖZÜER-MAHMUTOÖLU-ÜNVER, Suç Teorisi, s.69; ÖZGENÇ,
İzzet: Tüzel Kişinin Sorumluluk Ehliyeti-Anayasa Mahkemesinin Bir Karan Üzerine
Düşünceler, Poroy'a Armağan, İstanbul, 1995, s.326; ARTUK-GÖKCEN-YENİDÜNYA,
age, s.743.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 139
inci maddesine göre her yıl artırılır. Bu suçtan mükerrerlere, bir yıldan beş
yıla kadar hapis cezası verilir" . Bu düzenlemeye göre suçun maddi unsuru,
kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı olmak üzere karşılıksız çek keşide
etmektir. Bir başka anlatımla suçun maddi unsuru; keşide gününe göre ibraz
süresi içinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa
ödenmeyen bir çeki keşide etmektir.
Bu suçun maddi unsurlarını incelemeden önce Kanunun değişik 16.
maddesindeki "kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere"
ifadesinin hangi anlama geldiğinin tespiti zorunludur. Kanaatimizce, bu
ifadenin suçların içtimainin kabul edildiği şeklinde anlaşılması gerekir. Bu
bakımdan bu ifadenin yer aldığı kuralı, TCK'nın 79. maddesinde düzenlenen
fikri içtima kuralının uygulanmasını sağlayıcı bir özel hüküm olarak
düşünmekteyiz. Başka bir anlatımla, bu kuralla, fikri içtima kurallarının
uygulanması sağlanmak istenmektedir. Yani karşılıksız çek keşidesi
suretiyle işlenen fiiller şartları ve unsurları oluştuğunda dolandırıcılık suçunu
veya özel evrakta sahtecilik suçunu da oluşturması halinde fikri içtima
kuralları uygulanacak, gerçek içtima kuralları uygulanmayarak faile en ağır
suçun cezası verilecektir. Nitekim gerekçede de "Bu düzenleme yapılırken
fiilin sahtecilik veya dolandırıcılık gibi suçlarla ilgili boyutu saklı
tutulmuştur" denmek suretiyle bu hususa açıklık getirilmektedir. Bu suretle
bu hüküm non bis in idem ilkesine uygun bir düzenlemedir. Bu konuyu
aşağıda içtima başlığı altında inceleyeceğimizden burada sonuç olarak, bu
kuralla koşulları ve unsurları varsa dolandırıcılık veya buna bezer diğer
suçlara ilişkin hükümlerin uygulanması halinde ayrıca karşılıksız çek
keşidesi suçundan failin cezalandırılamayacağını belirtmekle yetinmekteyiz.
Yukarıda belirttiğimiz açıklamalar çerçevesinde suçun maddi unsurunun
oluşabilmesi için aranacak şartlar şunlardır:
Birinci şart, failin TTK hükümlerine ve 3167 sayılı Kanunun 3.
maddesine uygun olarak bir çek düzenleyip bunu çekin lehdarına tevdi
etmesidir21. Çünkü suçun maddi konusunu oluşturan çekin şekil şartlarına
DÖNMEZER, Çekle Ödemenin Düzenlenmesi, s.126; DÖNMEZER, Kişilere ve Mala
Karşı, s.480; CENTEL, agm, s.26. Donay ise, bu suçun oluşması için Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine uygun ve 3167 sayılı Kanunla eklenmiş koşulları taşıyan bir çekin
bulunmasını aramakta ve bunu suçun ilk ön şartı olarak kabul etmektedir (DONAY, age,
S.99). Selçuk "Suçun hareket öğesi karşılıksız çek keşide etmektir. Keşide etmekten
amaç, yalnızca çekin yazılıp düzenlenmesi değil, aynı zamanda lehdara verilmesi, yani
dolaşıma konulmasıdır" diyerek çekin keşidecide kaldığı sürece bu hareketin
oluşmayacağını belirtmektedir (SELÇUK, Çeklerle İlgili Suçlar, s.124).
140 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
uygun olarak düzenlenmesi yetmez, bunun aynı zamanda hukuki bir sonuç
doğurabilmesi için bir üçüncü kişiye verilmesi gerekir. Bu üçüncü kişi doğal
olarak lehdar olacaktır. Karşılıksız çek keşidesi suçunun oluşabilmesi için
önce kanunun 3. maddesi gereğince geçerli şekil şartlarına uygun bir çekin
bulunması gerekir. Nitekim Kanunun 3. maddesinin 3. fıkrası gereğince
TTK'nın 692. maddesinde belirtilen unsurları taşımayan senetlerin 693.
madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla kanun kapsamında kabul
edilemeyeceği belirtilmekle çekteki şekil şartlan bakımından bu maddelere
atıf yapılmıştır22. Ayrıca, Kanunun 3. maddenin 2. fıkrasında da çek
karnelerinin bankalar tarafından bastırılacağı ve her çek yaprağına, çek
hesabının bulunduğu şubenin adı, hesap numarası ve hesap sahibinin vergi
kimlik numarasının yazılacağı; ancak, bunlardan vergi kimlik numarasının
haricinde diğerlerinin yazılmamış olması veya çek defterlerinin baskı şekline
ilişkin esaslara uyulmamış olması halinde çekin geçerli olacağı da
belirtilmiştir. Bu düzenlemeyle eski 3. maddenin yürürlükte olduğu dönemde
bu hususların çekin zorunlu unsuru olup olmadığına ilişkin doktrinde ve
uygulamadaki tereddütler giderilmiştir23. Sonuç olarak, düzenlenen çekin,
TTK'nın 692 ve 693. maddelerinde öngörülen kanuni şekil şartlarının yanı
sıra hesap sahibinin vergi kimlik numarası kaydını da taşıması
gerekmektedir. Bu şartlan içermeyen bir çekin düzenlenip tedavüle
konulması halinde 16. maddedeki karşılıksız çek keşidesi suçu oluşmayacak,
Hafızoğulları, eski 16. maddenin çekten söz etmekle beraber, çeke ilişkin şartlara yer
vermemesi nedeniyle eksik ceza normu olduğunu, bu eksik ceza normunun
uygulanabilmesinin ancak tamamlanmasıyla mümkün olacağını, bu nedenle çeke ilişkin
unsurları belirleyen hükümlerin norma ithali gerektiğini haklı olarak İfade etmiştir
(HAFIZOĞULLARI, age, s.29).
Doktrinde Doğanay ve Reisoğlu eski 3. maddede öngörülen; çek karnelerinin her
yaprağına çekle işleyen hesabın bulunduğu şubenin adı ve keşidecinin hesap numarasını
yazma yükümlülüğü mecburiyetinden hareketle, bunları zorunlu unsur olarak
değerlendirmişlerdir (DONAY, age, s.13; REİSOĞLU, Seza: Türk Hukukunda ve
Bankacılık Uygulamasında Çek, İstanbul, 1988, s.17). Poroy-Tekinalp ise çekte şekil
şartlarının TTK'nın 692. ve 693. maddelerinde hüküm altına alındığını, 3. maddede
öngörülen hususlara ilişkin düzenlemenin bankalara yükletilen mükellefiyetler
niteliğinde olduğunu ve kanuni şekil şartlarına ek yapılmadığını belirterek bunları
zorunlu unsur olarak değerlendirmemişlerdir (POROY, Reha-TEKİNALP, Ünal:
Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b, Beta, İstanbul, 2001, s.242). Göle de bu
hususların hiçbir zaman için TTK m.692 anlamında zorunlu unsur olmadığını belirtmiştir
(GÖLE, Celal: 3167 Sayılı Çek Kanunu Sempozyumu, Banka ve Ticaret Hukuku
Dergisi, 1989, C.XV, S.2, s.34).
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 141
ancak unsuları varsa dolandırıcılık suçu oluşacaktır24. Çekin keşidecisinin
Medeni Kanun hükümlerine göre çek düzenleme ehliyetine sahip olması
gerekeceğinden bu ehliyete sahip olmayan kişinin düzenlediği çek geçersiz
olacak, suç oluşmayacak, ancak, bu çeki düzenlerken muhatap bankaya,
lehdar ve cirantalara karşı hile ve desise ile hataya düşürme kastının varlığı
halinde dolandırıcılık suçu oluşacaktır25. Ayrıca, çekin keşide gününün
TTK'nın 692. maddesinin 5. fıkrasına göre (gün, ay, yıl) şeklinde
gösterilmesi ve yazılan tarihinde resmi takvime göre imkansız bir tarih
olmaması gerekir, örneğin 31 Şubat 2003 gibi26.
İkinci şart, çekin hamili tarafından üzerinde yazılı keşide tarihinden önce
veya keşide gününe göre ibraz süresi içinde 4. madde uyarınca muhatap
bankaya ibraz edilmesi ve ibraz anında çekin karşılığının olmadığı için
ödenmediğinin tespit ettirilmesidir. Bu tespitin yapılmadığı hallerde suç
oluşmayacaktır27. Nitekim Yargıtay da çekin ibrazını suçun unsuru olarak
değerlendirmektedir28. Çekin ibrazında önemli olan husus, çekin TTK'nın
708. maddesinde öngörülen ibraz süresi içinde veya keşide tarihinden önce
hesabın bulunduğu muhatap bankaya veya muhatap bankanın herhangi bir
şubesine ibraz edilmesidir. İbraz, muhatap banka dışında başka bankaya
yapılırsa, çekin karşılığı bulunmadığı tesbit edilse bile suç oluşmayacaktır29.
İbrazdan söz edebilmek için hamil tarafından çekin bizzat ve fiilen verilmesi
24 Y. 7. CD, T. 7.3.1986, E. 1986/2698, K. 1986/2798, "Çek unsurları içermeyen ve karşılığı
da bulunmayan, ancak ilk bakışta çek olarak düşünülebilecek belgeyi ödeme belgesi
olarak veren sanığın eylemi eyleminin dolandırıcılık veya hukuki nitelikte olup olmadığı
tartışılmadan, uygulama yeri bulunmayan 3167 sayılı Kanunun 16. maddesine göre
cezanın belirlenmesi kanuna aykırıdır" (DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.480
dn.85).
25 Y. 10. CD, T. 5.12.1994, E. 10730, K. 13721 (ERİŞ, age, s.833).
26 Y 10. CD, T. 25.11.1997, E. 11921, K. 12201 (ERİŞ, age, S.946).
27 DÖNMEZER, Çekle Ödemenin Düzenlenmesi, s.126; DÖNMEZER, Kişilere ve Mala
Karşı, s.482; GÖLE, Çek Hukuku, Ankara, 1989, s.212; CENTEL, agm, s.26. Donay, ise
bu şartı, bu suçun ikinci ön şartı olarak değerlendirmektedir (DONAY, age, s. 101).
Selçuk ise, çekin ibraz edildiğinde yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen
ödenmemesini, çek keşidecisinin cezalandırılabilme koşulu olarak kabul etmektedir
(SELÇUK, Dolandırıcılık. . . Çeklerle ilgili Suçlar, s.124-125. Aynı yönde bkz.,
FEYZİOĞLU, agm, s.22.
28 Y CGK, T. 2.3.1992, E. 1992/7-28, K. 51, "Yasa, karşılıksız çek keşide etmeyi biçimsel
suç olarak düzenlemiştir. Bu suç çekin bankaya ibrazı ile oluşur" (ERİŞ, Gönen:
Açıklamall-İçtihatlı Uygulamalı Çek Hukuku, Seçkin, 3. b, Ankara, 2000, s.788).
29 Çekin başka bankaya tevdiinin ibraz sayılmaması hakkında bkz., REÎSOĞLU, age, s.77.
142 B.CanerHacıoğlu AÜEHFD, C. VU, S. 1-2 (Haziran-2003)
gerekir. Çekin ödenmesi için telefonla veya noter aracılığıyla ihbarda
bulunma ibraz yerine geçmeyecektir30. Çünkü çekin muhatap bankaya
ödeme talebi ile verilmesi ibrazı oluşturduğundan, hamile ödenebilmesi için
hamilin vergi kimlik numarasının saptanması gerekir (m.4/1). Türkiye'de
ödenecek çekler için ibraz sürelerini düzenleyen TTK'nın 708. maddesinin
1. fıkrasına göre "Bir çek keşide edildiği yerde ödenecekse on (10) gün,
keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir (1 ) ay içinde muhataba
ibraz edilmelidir". İbraz süresi çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten
itibaren başladığından (TTK m.708/son), ibraz süresinin saptanmasında
keşide günü göz önünde bulundurulmayacaktır (TTK m.729). Ancak ibraz
süresinin son günü pazara ve diğer bir tatil gününe rastladığında tatili takip
eden iş gününe kadar uzayacağı göz önünde bulundurulacaktır31 (TTK
m.728). Çekin ibraz süresi geçtikten sonra ibrazı halinde, çek karşılığı
bulunmadığı takdirde dahi bu suç oluşmayacaktır32.
Üçüncü şart ise çeki keşide edenin muhatap bankadaki hesabında
tamamen veya kısmen çekin karşılığının bulunmaması nedeniyle çekin
ödenmemesidir33. 16. maddede "ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı
bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap
sahipleri veya yetkili temsilcileri... cezalandırılırlar" denmektedir.
Maddedeki yeterli karşılık bulunmaması nedeniyle kısmen ödememe ibaresi
içine hiç karşılığın bulunmaması nedeniyle tamamen ödememe hali
evleviyetle girecektir. Kaldı ki 4. madde çekin ibraz edildiğinde "çekin
Y. TD, T. 10.5.1973, E. 1241, K. 2166, "İbraz süresinin sonuna kadar uygun şekilde ibraz
edilmeyen bir çekin, ibraz süresinin son günü hamil tarafından telefonla ve noter yolu ile
yapılan ve kanunen muhatabı bağlamayan talebe uyularak bankaca bloke veya teyit
edilmesi, muhatap açısından basiretli bir tacirden beklenmeyecek bir durum teşkil eder"
(REİSOGLU, age, s.71).
Y. 7. CD, T. 26.11.1987, E. 4606, K. 14746, "Suç konusu çekin, TTK'nın 708.
maddesinde öngörülen 10 günlük ibraz süresi bitiminin resmi tatil olan Pazar gününe
rastlaması ve bunu izleyen Pazartesi günü yasal süre içinde ibraz edilmiş bulunduğu
gözetilmeden ibraz süresinin geçtiğinden bahisle sanığın beraatine karar verilmesi yasaya
aykırıdır" MALKOÇ, tsmail-GÜLER, Mahmut: Çek Yasası ve Senetlerle İşlenen Suçlar,
Ankara, 1990, s.67.
"Suç konusu 16.8.1987 keşide tarihli çek 8.9.1987 tarihinde ibraz edildiğine göre,
TTK'nın 708. maddesindeki 10 günlük ibraz süresi geçirildiği gözetilmeden sanığın
beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi..." (Y. 7. CD, T. 17.2.1989, E.
71443, K. 1125, MALKOÇ-GÜLER, age, s.67).
DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.482; DÖNMEZER, Çekle Ödemenin
Düzenlenmesi, s.126; CENTEL, agm, s.26.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 143
karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması"ndan, 5. madde ise "çekin
ibrazında karşılığının tamamen ödenmemesi veya çekin hamili tarafından
kısmi ödemenin kabul edilmemesi"nden söz etmektedir. Bu nedenle "yeterli
karşılığın bulunmaması" ibaresi çekin karşılığının tamamen ve kısmen
bulunmaması olarak anlaşılmalıdır.
Çekin karşılığının bankada hangi anda bulunması gerekir? Doktrinde
Erman'a göre, karşılık çekin keşide edildiği anda bulunmalı ve kanuni ibraz
süresi içinde bu karşılık üzerinde keşideci ödemeyi önleyici herhangi bir
tasarrufta bulunmamalıdır34. Erem ise "keşide anında mevcut olan karşılığın
ibraz süresinden önce geri alınması halinde çek yine karşılıksız sayılacaktır.
...Keşide anında çekin karşılığının bankaya gönderilen bir havale şeklinde
olması veya keşideden sonra herhangi bir şekilde karşılığın temin edilmesi
gibi hallerde keşide anında mevcut bulunmadığı gerekçesi ile ibrazda
karşılığı olan ve fiilen ödenmiş bir çeki karşılıksız saymak haklı
gözükmeyecektir. ...Bu hususta Yargıtay kararına rastlanamamıştır. Fakat
böyle bir olay vukua gelirse umumi kurallar gereğince, mağdur bakımından
zarar, fail bakımından haksız menfaat husule gelmemiş olacağından
Yargıtay'ımızın karşılığın ibrazda mevcut olması halinde tecziyeyi kabul
etmeyeceği tahmin olunabilir"35 demek suretiyle çekin karşılığının ibrazda
mevcut olmasını ve haricen ödeme halinde sanığın cezalandırılmayacağını
kabul etmektedir. Dönmezer'e göre de "...suçun oluşmasında temel unsur
çekin karşılığının ödenmemiş olmasıdır. Böyle olunca çek, ibraz tarihine
kadar veya tarihinde haricen ödenmiş ise suç teşekkül etmiş olmayacaktır.
Ancak bu halde sanık çekin karşılığını haricen ödemiş bulunduğunu,
hukuken kabulü olanaklı delillerle isbat etmelidir; isbat yükümü ona
aittir"36. Nitekim Yargıtay haricen ödemeyi önceki kararlarında kabul
etmemesine rağmen daha sonra haricen ödemenin faiz ve tazminat ile
birlikte yapılması halinde 16/2. maddeden yararlanmasını kabul etmiştir37.
16. madde düzenlemesinde çekin ibrazından önce haricen ödenmesi
durumuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Haricen ödeme bir yargı
34 ERMAN, Sahir: Karşılıksız Çek, Çek Hukukunda Gelişmeler Sempozyumu (18-19
Aralık 1981), Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 1981, CXI, S.2, s.132.
35 EREM, Faruk: Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.IV, Özel Hükümler,
3.b, Seçkin, Ankara, 1985, s.673-674; Aynı yönde bkz., EREM, Faruk: Çek Kanunu ve
Karşılıksız Çek, Yargıtay Dergisi, C.12, SA s.415-416.
36 DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.483.
37 Yargıtay kararlan için bkz., DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.483 dn.94.
144 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
kararı ile kesinleşmiş veya ödemenin yapıldığına ilişkin deliller HUMK'nın
288. maddesine uygun ise, yani ödemenin yapıldığına dair yazılı senet
niteliğinde bir yazılı ödeme belgesi varsa, örneğin çek aslı gibi, suç
oluşmayacaktır. Uygulamanın da böyle olacağı kuvvetle muhtemeldir.
Ancak bu hususa ilişkin hukuk mahkemelerinde açılmış olan davalar önceki
dönemde olduğu gibi bekletici mesele yapılmayacaktır38.
Karşılıksız çekin keşide edildiği andan ibraz edildiği ana kadar çekin
ödenmemesini gerektiren yasal ve geçerli sebeplerin varlığı dolayısıyla
keşideci karşılık bulundurmamış ve bu sebeplerle çekin ödenmemesi için
mahkemeye başvurarak ihtiyati tedbir kararı aldırmış ve kanuni süre içinde
iptal davası veya lehdar ile arasındaki temel borç ilişkisine dayanarak dava
açmış ise, bu durum mahkemece bekletici mesele yapılmalı ve sonucuna
göre karar verilmelidir.
VII-SUÇUN MANEVİ UNSURU
Kanunun eski 16. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde üzerinde en
çok tartışılan husus, bu suçun manevi unsuru hakkında olmuştur. Doktrinde
bir kısım yazarlar suçun manevi unsurunun objektif sorumluluk olarak tayin
edildiği görüşünü savunurken39 bir kısım yazarlar da bu suçta genel suç
kastının bulunmasının zorunlu olduğu karşı göröşünü ileri sürmüştür40.
Y. 10. CD, T. 10.11.1992, E. 1992/9914, K. 1992/11599, YKD, 1993, C.19, S.l, s.145.
"Prensip olarak çekte yazılı miktarlarda borcu olmadığına dair défiler ve bu amaçla
açılan hukuku davaları suçun oluşmasına engel teşkil etmez ve yargılamayı durdurmaz.
Ancak çek, ibraz tarihinden önce açılan menfi tesbit davası sonucu iptal edilmiş ve karar
kesinleşmiş ise suç oluşmaz" (DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.483, dn.95).
Doktrinde ilk defa bu görüşü kimin ileri sürdüğünü tesbit edemedik. Ancak Donay'ın
"Son Değişikliler Açısından Çek" adlı eserinde "ifade edelim ki, bu yazı kaleme
alındığında henüz Yargıtayımız görüş belirten bir içtihat yaratmış değildi" ifadesi
bulunmaktadır (DONAY, age, s.108, dn.65). Bu görüş 1989 yılında Yargıtay Ceza Genel
Kurulu tarafından benimsenmiş, uygulama da bu görüş istikametinde olmuştur. Aynı
görüşte olan Dönmezer, CGK'nın bu kararına katılmakta ve sanıkta suçta harekete ilişkin
iradenin mevcut olmasını, ancak suçun oluşması için faildeki kastın, failin hesabında
yeterli para bulunmamasını da kapsaması gerekmediğini ifade etmektedir (DÖNMEZER,
Kişilere ve Mala Karşı, s.484). Eriş de, suçun manevi unsurunun objektif sorumluluk
olarak öngörüldüğü, ancak, eylemin iradi olması gerektiği görüşündedir (ERİŞ, age,
S.782).
Görüşler için bkz. ÖZGEN, Eralp: 3167 Sayılı Yasanın Uygulanmasında Ceza Hukuku
Açısından Ortaya Çıkan Sorunlar ve Öneriler, Batider, C.XV, S.2, 1989, s.67, 72;
ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan-ÖZBEK, Veli Özer: Uygulamalı Ceza
Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, 5. b, Seçkin, Ankara, 2001, s.220. GÖLE, Celal:
Çek Hukuku, Ankara, 1989, s.214-215; REİSOÖLU age, s.172-173.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 145
Suçun manevi unsurunu objektif sorumluluk olarak kabul eden Donay, 16.
maddenin gerekçesinde41 belirtilen "...çek keşide eden yönünden müstakil
bir müeyyide getirilmiş, muhatap bankaya süresi içinde ibraz edildiğinde
ödenmeyen her türlü çek keşidecisinin cezalandırılması öngörülmüştür"
ifadelerinden hareketle bu suçun manevi unsurunun objektif sorumluluk
olarak tayin edildiğini, yasa koyucunun bu şekilde, karşılıksız çek keşidesi
durumunda, manevi unsura ilişkin savunmaları bertaraf etmek istediğini,
kişinin bilmeyerek, hesabında parası olduğunu zannederek veya borcu
olmadan çek keşide ettiği savunmalarına böylece olanak tanınmadığını ve bu
yasa ile birlikte artık soyut karşılıksız çek keşidesinin, bu eylemin iradi
olması koşulu ile suç teşkil edeceğini ifade etmiştir42. Nitekim Yargıtay
Ceza Genel Kurulu da 16. madde gerekçesinden hareketle E. 1989/ 7, K.
1989/280, 9.10.1989 tarihli kararında43 "...yasa çek yönünden objektif
sorumluluk esasını benimsemiş, soyut karşılıksız çek keşidesi, bu eylemin
iradi olması koşulu ile suç teşkil edeceği öngörülmüştür" demekle bu görüşü
benimsemiş ve uygulama da bu yolda olmuştur.
Suçun manevi unsuru konusunda karşı görüşte olan Özgen ise; suçun
objektif sorumluluk esasına dayandığı görüşünü, yasal sistem açısından
savunmanın güç olduğunu söyleyerek, "3167 sayılı Yasanın 16. maddesine
göre, karşılıksız çek keşide etme suçu için öngörülen ceza nevi 'hapis'tir.
Türk Ceza Yasası'nın 11. maddesine göre ise, hapis cezası bir 'cürüm'
cezasıdır. Türk Ceza Yasası'nın 45. maddesine göre ise, cürümlerde manevi
unsur kural olarak 'kast'tır. Yani fiili ve sonuçlarını bilerek ve isteyerek
işlemek iradesidir. Bu durum karşısında, cürümlerde 'kast'tan ayrı bir
manevi unsur öngörülmek istendiğinde bunun suç unsurlarını düzenleyen
maddede de açıkça hükme bağlanması gerekir. Türk Ceza Yasası'nın taksirli
sorumlulukları öngören maddeleri (örneğin TCK m.455, 459 vb.) ile objektif
sorumluluğu öngören maddelerinde (TCK m.451, 452) bu yol tutulmuştur.
3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde ise böyle bir istisnai hüküm yer
almamaktadır. Buna göre de manevi unsur açısından genel kastın arandığını
42 DONAY, age, s.107-109.
43
CGK kararının tam metni için bkz., MALKOÇ-GÜLER, age, s. 184-187.
146 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
kabul zorunludur" demek suretiyle bu suçun manevi unsurunun genel kast
olduğunu savunmuştur44.
4184 sayılı Kanunla değiştirilen ve karşılıksız çek keşidesi suçunun
düzenlendiği 16. maddenin 1. fıkrasındaki düzenleme, öngörülen yeni ceza
müeyyideleri dışında eski 16. madde düzenlemesinin aynısıdır. Böyle olunca
bu suçun manevi unsuruna yönelik görüş ayrılığı sürecektir. Nitekim,
Dönmezer, suçun manevi unsuruna ilişkin olarak maddi unsurundaki çekin
düzenlenip lehdarına tevdi edilmesi, hamili tarafından keşide gününe göre
ibraz süresi içerisinde 4. madde uyarınca muhatap bankaya ibraz edilmesi
eylemlerinin iradi olması gerekliliğini belirterek, "Birden çok Ceza Genel
Kurulu kararlarında da belirtildiği üzere suçun oluşması için faildeki kastın,
Fransız Hukuku'ndan farklı olarak, keşidecinin hesabında yeterli para
bulunmamasını da kapsaması gerekmeyecektir. Tasan da aynı esası
muhafaza etmiştir. Böylece suçta objektif sorumluluk esası uygulanmaktadır
ve bu bakımdan tasarının suça karşı para cezası koyması ayrıca yerinde
olmuş sayılmalıdır"45 değerlendirmesini yapmıştır.
Ancak 4814 sayılı Kanunun hükümet tasarısının genel gerekçesinde ve
16. maddeye ilişkin 14. madde gerekçesinde "3167 sayılı Kanunun
yürürlükteki 16. maddesinde, keşide edilen çekin karşılıksız çıkması hali
objektif sorumluluk olarak düzenlenmiş ve bu suç için hapis cezası
öngörülmüştür" ifadesi dışında objektif sorumluluğa işaret eden ifadelere
rastlanmamaktadır. Kaldı ki genel gerekçede ve 14. madde gerekçesinde
tekrarlanan bu ifadelerden kanun koyucunun, bu suçta, eski 16. maddedeki
benimsenen objektif sorumluluk esasını benimsemek istemediği sonucuna
varmak mümkündür. Diğer taraftan madde metninde suçun manevi unsuru
hakkında objektif sorumluluk esasının benimsendiğine ilişkin bir ibare de
yer almamaktadır. 3167 sayılı Kanunun 1. maddesindeki "Bu kanunda
hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır" kuralı gereğince,
özel ceza kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde TCK'daki hükümlerin
uygulanacağını öngören TCK'nın 10 maddesi ve cürümlerde kastın
varlığının aranması kuralını getiren TCK'nın 45. maddesinin 1. fıkrasının 2.
cümlesindeki "Failin bir şeyi yapmasının veya yapmamasının neticesi olan
bir fiilden dolayı kanunun o fiile ceza tertip ettiği ahval müstesnadır" hükmü
44 ÖZGEN, agm, s.67. Aynı görüşte olan Feyzioğlu'na göre "bu suçun manevi unsuru, failin
çeki keşide ettiği anda, çekin karşılığının, bu andan itibaren ibraz süresi sona erinceye
kadar bulunmayacağını bilmesi ve istemesidir" (FEYZİOĞLU, agm, s.24).
45 DÖNMEZER, Çekle Ödemenin Düzenlenmesi, s.127.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 147
dayanak gösterilerek bu hükmün uygulanabileceği iddia edilebilir. Doktrinde
TCK'nın açık olarak objektif sorumluluktan söz etmediği, belirtilmekle
beraber objektif sorumluluk hallerinin kanuni dayanağı olarak TCK'nın 45.
maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi gösterilmektedir46. Ancak istisnai bir
sorumluluk şekli olan objektif sorumluluğun kanunda açık bir şekilde
düzenlenmesi gerekmektedir. Doktrinde İçel, objektif sorumluluk halinin,
kasttan doğan sübjektif sorumluluk yanında istisnai nitelikte bir sorumluluk
şeklinde bulunduğunu, bu sorumluluk halinde de, bir kimsenin cezaen
sorumlu tutulabilmesi için kanun da açık bir hükmün bulunmasının zorunlu
olduğunu, eğer böyle bir düzenleme yoksa, bir kimsenin objektif sorumluluk
dolayısıyla cezalandırılmasının mümkün olmayacağını ifade etmektedir47.
Eski 16. madde de düzenlenen suçun manevi unsurunun genel kast olduğunu
savunan Özgen de "Artık manevi sorumluluğu esas alan, kusurluluk esasına
dayanan modern ceza hukukunda, objektif sorumluluk yer almamaktadır. O
halde bu derece red olunan, bu derecede istisnai bir sorumluluk şekline
dayanabilmek için mutlaka yasada açık bir hüküm gereklidir. Yasa son
derece açık bir şekilde 45. maddedeki genel ilkeden, genel kast ilkesinden
ayrıldığını belirtmediği sürece genel kastı aramamız lazım gibi geliyor bana.
Ama dediğim gibi, bütün kötülüğüne, eleştirilmesine rağmen yasama organı
objektif sorumluluk esasını benimseyebilir. Ama bunu yapacak olan yasama
organıdır. Yasama organı, "keşideci herhangi bir kusuru olmasa dahi
cezalandırılır" derse kabul ama demiyor. Bunu demediği sürece de genel
kast aranır. Genel kastın kabulü için 'kasten yapması gerekir' şeklinde bir
söz, ibare aranmaz. Çünkü tüm Türk Ceza Kanununda kasten yaparsa sözü
hemen hemen bir iki maddede var. Örneğin 418. maddede48 var. Bunun
dışında hiçbir yerde 'kasten yaparsa' demez. Çünkü kast esas. Söylenmeden
aranacaktır. Ama onun dışındaki sorumluluk şekilleri ancak açıksa
söylenirse aranacaktır" demektedir49. Erem ise, "karşılıksız çek suçu cürüm
46 DÖNMEZER-ERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Oil, n.l009bis, s. 187; İÇEL,
Kayman: Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk Halleri, İstanbul,
1967, S.128; ÖZEK, Çetin: Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, İstanbul, 1972;
ARTUK-GÖKCEN-YENİDÜNYA, age, s.655, DEMİRBAŞ, Timur: Ceza Hukuku Genel
Hükümler, 1. b.. Seçkin, Ankara, 2002, s.352.
4' İÇEL, Kayıhan: Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk, İstanbul,
1967, s.127-128; aynı görüşte bkz., ÖZEN, Muharrem: Ceza Hukukunda Objektif
Sorumluluk, US-A Yayıncılık, Ankara, 1998, s.103-105.
4° Bu, TCK'nın 448. maddesi olması gerekirken, muhtemelen baskı hatasıyla, 418 olarak
yazılmıştır.
49 ÖZGEN, agm, s.72-73.
148 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
sayılacağına göre (TCK m.45/1) kast aranacak, buna mukabil taksirli sorum
(TCK m.452) mümkün görülemeyecektir"50 demekte ve yeterli karşılığın
mevcut olduğunu zannederek çek keşidesi durumunda suçun maddi
unsuruna ilişkin hatanın kastı kaldıracağım, irade dışı karşılıksız çek
düzenlenmesinde de kastın bulunmayacağını belirtmekte51 "taksirli sorum
istisna olduğuna ve kanunumuzun sistemine göre ancak açık hükümle
cezalandırılmış ise, böyle bir sorumun kabulü icap edeceğine nazaran kasdın
sabit olmadığı, fakat keşidecinin büyük bir ihmal içinde karşılıksız çek
çektiği bir olayda ceza vermek mümkün olmayacaktır. Çekin emin bir tediye
aracı olmasını sağlamakta cezai himaye lüzumlu ise bu suç hakkında da
taksirli sorum şekline ihtiyaç vardır" demektedir52.
Kanaatimizce de, bu suçun manevi unsuru genel kasttır. Çünkü,
karşılıksız çek keşide etmek suçunun cezası nisbi ağır para cezasıdır. Bu
nedenle, karşılıksız çek keşide etmek suçu TCK'nın 11. maddesi gereğince
bir cürüm teşkil etmektedir, TCK'nın 45. maddesi gereğince de cürümlerde
kast esas olduğuna göre ve 3167 sayılı Kanunun 16. maddesinin 1. fıkrasında
sorumluluk şeklinin, istisnai olarak, objektif sorumluluk olduğuna ilişkin
açık bir hüküm de bulunmadığına göre bu suçun oluşması için failde genel
kastın bulunması zorunludur. Failin düzenleyeceği çekin, üzerine yazdığı
keşide tarihinden önce veya keşide gününe göre belirlenecek ibraz süresi
içinde ibraz edileceğini ve çek hesabında tamamen veya kısmen karşılığının
olmayacağını bilerek ve isteyerek çek keşide etmesi halinde, bu suçun
manevi unsuru oluşur. Çünkü çek keşide eden kişinin ibraz süresini ve çek
hesabında buna göre yeterli karşılık bulundurması gerektiğini bilmesi
gerekir. Çek keşidecisinin, bilmeyerek, çek hesabında parası olduğunu
zannederek veya borcu olmadan çek keşide etmesi hallerinde kast
bulunmadığından suç oluşmayacaktır. Ayrıca, kusurluluğu kaldıran mücbir
sebep, kaza, tesadüf, ikrah, cebir gibi sebeplerin varlığı halinde keşidecinin
cezaen sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak uygulamanın bu suçta benimsediği objektif sorumluluk
esaslarının uygulamasına ilişkin önceki dönemdeki uygulamalarından
50 EREM, Türk Ceza Hukuku, C.IV, Özel Hükümler, s.678; EREM, Çek Kanunu ve
Karşılıksız Çek, s.420.
51 EREM, Türk Ceza Hukuku, C.IV, s.678-679; EREM, Çek Kanunu ve Karşılıksız Çek,
s.420.
52 EREM, Türk Ceza Hukuku, C.IV, s.679-680; EREM, Çek Kanunu ve Karşılıksız Çek,
S.421.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 149
vazgeçerek, çağdaş ceza hukuku ilkelerinin en önemlisi olan "kusursuz suç
ve ceza olmaz" ilkesinin gerçekleştirilmesi için içtihat değişikliğinin kabul
edilmesi gerekir. Nitekim Kanunun 16. maddesindeki "kanunların ayrıca suç
saydığı haller saklı kalmak üzere" ifadesinin, karşılıksız çek keşidesi
fiillerinde sübjektif sorumluluk esasına bağlı olarak kusurluluğu bir başka
deyişle genel suç kastını araştırma mecburiyeti şeklinde anlaşılması
gerekmektedir.
Vin- SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
1-Teşebbüs
Karşılıksız çek keşidesi suçunun maddi unsurlarına ilişkin
açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, bu suçta çekin düzenlenmesiyle icra
hareketleri başlayacak ve çekin lehdara teslimi, hamilin bankaya çeki ibrazı
ve karşılığının olmadığının tesbiti ile icra hareketleri tamamlanmış olacaktır.
"Karşılıksız çek keşidesi suçu, çekin bankaya ibrazı anında oluşmaktadır.
Başka bir deyişle çekin ibrazı ile icra hareketleri tamamlanmaktadır. İcra
hareketlerinin bitimi ile suç tamamlandığından, kural olarak bu suça tam
teşebbüs imkanı yoktur. Buna karşılık suça eksik teşebbüs imkanı vardır:
Çekin karşılıksız olduğunu bilmesine rağmen keşide eden ve bu çeki hamile
veren, icra hareketlerine başlamış olduğundan, bu durumda engel bir nedenle
icra hareketlerinin tamamlanamaması halinde eksik teşebbüs vardır.
Örneğin, hamil çeki bankaya ibraz etmeden karşılığı olmadığını öğrenmiş ve
çeki bankaya vermeden şikayette bulunmuşsa eksik teşebbüs vardır"53. Buna
karşılık, doktrinde bu suç tek hareketli ve ani bir suç olarak da
nitelendirilmektedir. Bu görüşe göre, çekin düzenlenmesiyle suçun icra
hareketleri başlar ve çekin lehdara teslimiyle icra hareketleri tamamlanmış
olur. Bir başka anlatımla "suç, karşılığı olmayan bir çekin keşide edilip
tedavüle konulması ile tamam olur. Suçun işlendiği yer ve tarih keşide yeri
ve keşide tarihidir"54. Suç keşide ile tamamlandığından, ani ve tek hareketle
işlendiğinden, eksik ve tam teşebbüse elverişli bir suç değildir. Çünkü tek
hareketin kısımlara ayrılması mümkün değildir"55.
53 DON AY, age, s. 106.
54 ERMAN, Karşılıksız Çek, s.145. Aynı yönde bkz., SELÇUK, Çeklerle İlgili Suçlar,
s. 124.
55 ERMAN, Karşılıksız Çek, s.145. Aynı yönde bkz., SELÇUK, Çeklerle İlgili Suçlar,
s. 124. Dönmezer de, bu suçun manevi unsuruna ilişkin açıklamalarını gerekçe göstererek
"Açıklanan neden dolayısıyla bu suça teşebbüs söz konusu olamaz" demektedir
(DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.484).
150 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1 -2 (Haziran-2003)
2-lştirak
Bu suç kasten işlenebilen bir suç niteliğinde bulunduğu için ve ancak suç
tamamlanmadan önce suça iştirak mümkündür. 16. maddede suçun failleri
hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri ve tüzel kişilerin organ veya
temsilcileridir. Lehdar veya hamil karşılıksız çekin keşide edilmesinden önce
veya keşide edildiği sırada çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili
temsilcileri veya tüzel kişilerin organ veya temsilcisi ile anlaşma içersinde
suça katılmışlarsa ve şartları oluştuğu takdirde bu kişileri TCK'nın 64 ve 65.
maddelerindeki iştirak hükümlerine göre sorumlu tutmak mümkün olacaktır.
İştirak hükümlerinin uygulanabilmesine bir örnek vermek gerekirse,
hesap sahibinin lehdarla anlaşarak yetkili temsilciyi karşılıksız çek keşide
etmeye azmettirmesinde iştirak hükümleri uygulanacaktır. Yetkili
temsilcinin hesap sahibinin iştirak iradesi olmaksızın karşılıksız çek keşide
etmesinde ise hesap sahibini iştirak hükümlerine göre sorumlu tutmak
mümkün değildir. Tüzel kişinin organı kuruldan oluşuyorsa kurul üyesi
gerçek kişilerin bu suçu birlikte işlemeleri halinde iştirak şartları varsa
iştirak hükümleri uygulanacaktır.
3-tçtima
16. maddede suçların içtimai ile ilgili iki hüküm bulunmaktadır. Birinci
kural, 16. maddenin 1. fıkrasının son cümlesindeki "kanunların ayrıca suç
saydığı haller saklı kalmak üzere" ifadesidir. Bu kural fikri içtima
kurallarının uygulanmasını sağlayıcı nitelikte bir kuraldır. İkinci kural ise 16.
maddenin son fıkrasındaki "Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek
yaprağı ayrı bir suç oluşturur" kuralıdır. Bu kuralda müteselsil suç
kurallarını önleyici nitelikte bir kuraldır. Yukarıda suçun maddi unsuru
kısmında da belirttiğimiz gibi, karşılıksız çek keşidesi fiili bir olayda daha
ağır bir suç teşkil edebilir. Karşılıksız çek keşide etme fiili daha ağır cezayı
gerektiren bir suç teşkil etmedikçe bu fiil bağımsızlığını koruyacaktır. Aksi
takdirde fikri içtima kuralı uygulanacaktır. Yani hakim önüne gelen davada
somut olayın durumuna göre karşılıksız çek keşidesinin dolandırıcılık veya
sahtecilik vb. suçların unsurlarını içerip içermediğini de inceleyecektir. Eğer
eylem bu suçlardan birinin unsurlarını içeriyorsa, örneğin karşılıksız çek
keşidesi dolandırıcılık suçunun unsurlarını içeriyorsa dolandırıcılık suçundan
hüküm kurulacaktır.
Kanunun 16. maddesinin son fıkrasındaki hüküm suçların içtimai
bakımından dikkat çekicidir: "Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her
çek yaprağı ayn bir suç oluşturur." 16. madde gerekçesinde "Ayrıca
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme. .151
uygulamadaki tereddütleri gidermek, uygulamada kolaylığı sağlamak,
yargılamada gecikmeleri önlemek amacıyla ve öngörülen yaptırımın nisbi
para cezası olması nedeniyle, maddede karşılıksız kalan her çek yaprağının
ayrı bir suç oluşturacağı hükmüne yer verilmektedir" denmektedir. Bu
kuralın suçun müeyyidesinin nisbi ağır para cezası olması nedeniyle
düzenlenme gerekçesi doğrudur. Çünkü nisbi para cezalarının müteselsil
suçlarda ayrıca TCK'nın 80. madde gereğince arttırılmayacağına ilişkin
Yargıtay karan bulunmakta ve doktrin de bu uygulamayı haklı
bulmaktadır56. Bu madde düzenlemesi ile ilgili olarak Dönmezer, "...suçun
oluşması için objektif sorumluluk esası kabul edildiğinden böyle bir hükmün
konulması doğal sayılmalıdır" demektedir57. Son fıkra ile getirilen kuralın
da ceza hukukunda suçların içtimai çeşitlerinden biri olarak incelenen
müteselsil suç'a ilişkin genel düzenleme olan TCK'nın 80. maddesinin
uygulanmasını engelleyici bir nitelikte bulunmakta ve haklı bir
düzenlemedir. Bu düzenleme gereği aynı suç işleme kararı ile birden fazla
karşılıksız çek keşidesi halinde suçların içtimai değil gerçek içtima ya da
cezaların içtimai durumu söz konusu olacaktır. Kanunun eski 16. maddesinin
yürürlükte olduğu dönemde uygulamada Yargıtay uzunca bir süre bu suça
TCK'nın 80. maddesine göre teselsül hükümlerinin uygulanmayacağı
yönünde karar vermiş daha sonra bu suça teselsül hükümlerinin
uygulanmasına da kararlar vermek suretiyle bir içtihat birliği sağlamamıştır.
IX- SUÇUN MÜEYYİDESİ
Karşılıksız çek keşide etmek suçunun asli ceza ve fer'i ceza olmak üzere
iki türlü müeyyidesi bulunmaktadır. Suçu ilk defa işleyenler hakkında asli
ceza olarak ağır para cezası verilmesi kabul edilmiştir. Fer'i ceza olarak da,
mahkemece, işlenen suçun niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasında
belirlenecek bir süre için hesap sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek
Erem-Danışman-Artuk'a göre, "Nisbi para cezalarının müteselsil suçlarda ayrıca 80.
madde uyarınca arttırılması doğru değildir. Çünkü ölçü vazifesini görecek kıstasın
tayininde teselsülü meydana getiren fiillerin mevzularını teşkil eden para, kıymet ve
eşyanın toplamı nazara alınacaktır. Bundan soma ayrıca teselsülden dolayı cezayı
arttırmak lüzumsuz şiddet yaptırmak olur." (EREM, Faruk- DANIŞMAN, Ahmet-
ARTUK, Mehmet Emin: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. b., Seçkin, Ankara, 1997,
S.742). Ayrıca bkz., Y. CGK, T. 15.4.1946, 36/3; ÖZÜTÜRK, Nejat: TCK Şerhi ve
Tatbikatı C.I, 2. b., İstanbul, 1970, s.772 (EREM-DANIŞMAN-ARTUK, age, s.742'den
naklen).
57 DÖNMEZER, Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi, s. 127.
152 B.CanerHacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verilmesi kabul edilmiştir. Hapis
cezası ancak bu suçtan mükerrir olanlar hakkında uygulanabilecektir.
1- Asli Ceza Olarak Para Cezası
Kanunun 16. maddesinin 1. fıkrası gereğince hüküm olunacak para cezası
çek tutan kadar ağır para cezasıdır ve para cezasının üst sınırı seksen milyar
lira olarak belirlenmiştir. Ayrıca bu miktar TCK'nın ek 2. maddesine göre
her yıl arttırılacaktır. Bu para cezası, nisbi ağır para cezası niteliğinde
olduğundan TCK'nın 119. maddesi gereğince önödeme hükümleri
uygulanmayacaktır. Bu suçun müeyyidesinin para cezası olarak kabulünde
Kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği üzere "ekonomik suça ekonomik
ceza ilkesi" gereğince ve hürriyeti bağlayıcı cezanın başvurulacak en son
çare olarak öngörülmesi anlayışının benimsenmesi ve Anayasanın 38.
maddesine eklenen "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir
yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz"
fıkra hükmü etkili olmuştur. Nitekim, Dönmezer, tasarının karşılıksız çek
karşılığı olarak para cezası koymuş bulunmasının temel nedeninin
Anayasa'nın 38. maddesine eklenen fıkra olduğunu ifade etmiştir58.
Kanunun eski 16. maddesinde suçun müeyyidesi olarak hapis cezasının
kabul edilmesi de eleştirilmekteydi. Donay, eleştirisinde "Kanun bu suç için
yüksek bir sürede bir hürriyeti bağlayıcı ceza sistemini getirmiştir. Özellikle,
bu suçu, ekonomik suç kategorine dahil ettikten sonra, ekonomik suçlarla
her zaman bağdaşmayan hürriyeti bağlayıcı cezanın hem de beş yıla varan
yükseklikte uygulanması yerinde olmamıştır. Kanımızca böyle yüksek sınırlı
bir ceza, fiilen bu cezanın aşağı haddinin uygulanmasına neden olacaktır. Bu
ise verilen cezanın para cezasına çevrilmesi ve de tecil edilmesi olanağını
sağlayacaktır, Bizce bütün diğer ekonomik suçlarda olduğu gibi bu suçun
asıl cezası para cezası olmalı ve de hürriyeti bağlayıcı ceza hakime bir
seçenek olarak bırakılmalı idi"59 demektedir. Centel de "Karşılıksız çek
keşidesi suçunun cezası ne olmalıdır? Kanaatimce, çek keşidesi ticari bir
ilişkidir ve özel hukuk alanında kalmaktadır. Çeki alan kişi bunun içerdiği
riskleri bilmek zorundadır. Bu nedenle ticari bir ilişki karşılığında yasada
özgürlüğü bağlayıcı ceza öngörülmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu
söylediklerim, suç işleme kastı bulunmaksızın keşide edilen çeklerin,
herhangi bir nedenle ortaya çıkan ödeme güçsüzlüğü dolayısıyla karşılıksız
58 DÖNMEZER, Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi, s.128.
59 DONAY, age, s.lll.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 153
kalması halleri için geçerlidir. Ancak, uygulamada karşılıksız çek keşidesi
suçunda manevi unsurun sübjektif değil, objektif sorumluluk olarak kabul
edildiği görülmektedir. Bu nedenle bende, bu ihtilafların özgürlüğü bağlayıcı
ceza öngörülerek çözümlenmesinin yanlış olduğu düşüncesi oluşmaktadır.
Karşılıksız çek keşidesi suçunda uygulama, sübjektif sorumluluğun
araştırılması şeklinde gelişmiş olsaydı bu eleştiriyi yapmaya gerek
kalmayabilirdi. Bu konuda, ekonomik suça ekonomik yaptırım
öngörülmelidir veya hiç değilse hakime, para cezası-hapis cezası
alternatifleri arasında tercih yapma olanağı sunulmalıdır, görüşünden de yola
çıkabiliriz. Ancak, para borcunu ödemeyene tekrar parasal yaptırım
uygulamak ne denli amaca uygun olacaktır? Bu nedenle, kişiyi kamuya
teşhir, belirli ticari faaliyetlerden kısıtlama, belirli süre yurt dışına çıkma
yasağı gibi önlemlere başvurulmak daha etkili olabilir"60 demektedir.
Suçun müeyyidesinin para cezası olarak kabulüne ilişkin tasan hükmü
doktrinde eleştirilmiştir61. Bu konuda Karayalçın,"...suçlu para cezasını
ödeyebilecek durumdaysa bu cezanın bir anlamı olur. Bu işleri yapan
kişilerin mali durumları müsait olsa zaten çek tutarlarını öderler. Çek tutarını
ödemeyen, çeki verirken ödeyecek durumda olmayan kişiye bir de para
cezası vereceksiniz! Sonuç ne olacak biliyor musunuz? O para cezaları da
ödenmeyecek ve ilgili kanuna göre para cezası yerine hapis cezası
uygulanacak. O zaman bu hapis cezasını da mı kaldıracaksınız?"
demektedir62. Sanear ise "ekonomik suça ekonomik ceza" ilkesinin tüm
ekonomik suçlar için geçerli olmadığını bu esasa dayalı bir suç politikasının
güdülemeyeceği görüşünde63 ve suçun müeyyidesine ilişkin olarak da
"üstelik ödenmeyen bir para için para cezası öngörmenin ne kadar etkili ve
daha da önemlisi ne kadar uygulanabilir olacağı da, üzerinde ciddiyetle
durulması gereken bir husustur. Cezadan beklenen en önemli işlev önleyici
CENTEL, agm, s.33-34.
Tasarının tartışıldığı dönemde ve öncesinde karşılıksız çek suçunun müeyyidesi
bakımından lehinde ve aleyhindeki görüşlerinde belirtildiği ve kapsamlı bir
değerlendirme hakkında bkz. CENTEL, agm, s.30 vd.
KARAYALÇIN, Yaşar: AİHS ve Anayasa m.38 f. 8 Açısından Ödenmeyen Para
Borçlarında Yaptırımlar Sempozyumu, (1 Aralık 2001) Banka ve Ticaret Hukuku
Araştırma Enstitüsü Yayınlan, Ankara, 2001, s.48.
SANCAR, Türkan: "Ekonomik Suç Gerçekliği Karşısında "Ekonomik Suça Ekonomik
Ceza" Söylemi. "Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı
ve Karşı Görüşler Sempozyumu (12 Ocak 2002), Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2002, s. 19.
154 B.Caner Hacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
olmasıdır. Uygulanabilirliği şüphe götüren bir cezanın ne kadar önleyici
olabileceği ise düşündürücüdür" demektedir64. Hafizoğullan'na göre de
suçun cezası hürriyeti bağlayıcı ceza olmalıdır; "ekonomik suça ekonomik
ceza verilmelidir" sloganı veya özdeyişi de bizce tutarlı değildir. Ceza
hukukunda "delitti commessi dai motivi di lucro" yani kazanç elde etmek
amacıyla suç işlemek halinde failin hürriyeti bağlayıcı ceza yanında ayrıca
suçtan elde ettiği kazancın da elinden alınması düşüncesi mevcuttur. Eğer
ekonomik suça ekonomik ceza verilmelidir sloganıyla kast edilen bu ise
tartışılacak bir husus yoktur" 65 demektedir.
Kanaatimizce, bu suçta objektif sorumluluk esaslarının benimsenmesi ve
uygulanması karşısında suçun müeyyidesinin salt hürriyeti bağlayıcı ceza
olarak yeniden kabulü doğru bir yaklaşım olamazdı. Bu bakımdan para
cezasının kabulünde objektif sorumluluk esasının sakıncalarını azaltma ve
yumuşatılması anlayışının yanı sıra Anayasa'nın 38. maddesine eklenen
fıkranın da etkisi olmuştur. Suçun müeyyidesinin para cezası olmasını
eleştiren görüşlere katılarak bu cezanın beklenen yararı sağlamayacağı
kanaatindeyiz. Suçun kasten işlenen bir suç olduğu kanaatinde
olduğumuzdan suçun müeyyidesinin alternatifli olarak para cezası ve de
hürriyeti bağlayıcı ceza olarak düzenlenmesi gerekirdi. Ayrıca kısmi ödeme
nedeniyle karşılıksız çek suçunda da çek tutan kadar ağır para cezası
verilmesi söz konusu olacağı için bu düzenleme adalete uygun değildir.
2- Fer'i Ceza Olarak Ehliyetsizlik Cezası
Kanunun 16. maddesinin 3. fıkrasında, "Mahkeme ayrıca işlenen suçun
niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasında belirleyeceği bir süre için hesap
64 SANCAR, agm, s.23, Ersoy da eleştirisinde "...hürriyeti bağlayıcı ceza yerine para
cezası verilmesiyle bir yarar bekleniyor. Ben bu yaran göremedim, çünkü zaten borcunu
ödeme durumunda olmayan,, borcunu ödemeye niyeti olmayan, karşılığı bulunmayan çek
keşide eden kişinin bir de para cezası ödemesini beklemek bir bakıma hayal. . .
Belirtmeye çalıştığım gibi, bu şekilde cezanın mahiyetindeki değişikliğin Anayasanın 38.
maddesine eklenen fıkra bakımından da zorunlu olmadığı açık olan bir durumda; yani
özgürlüğü bağlayıcı ceza verilmesine engel bir Anayasal prensip mevcut olmadığı bir
ortamda para cezasına çevirmenin de sakıncası göz önünde bulundurulunca ve bu suçun
kamu güvenini de zedeleyici tarafı göz önünde tutulunca bu değişiklik bana haklı bir
değişiklik gibi gelmiyor" demektedir (ERSOY, Yüksel: Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı
Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Kanjı Görüşler Sempozyumu (12 Ocak 2002),
Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2002, s.75.
65 HAF1ZOGULLARI, Zeki: Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet
Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu (12 Ocak 2002), Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınlan, Ankara, 2002, s.77.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 155
sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek hesabı açtırmalarının
yasaklanmasına karar verir" hükmü yer almaktadır.
Eski 16. maddenin 1. fıkrasında "...failin bankalarda çek hesabı
açmasının ve çek keşide etmesinin yasaklanmasına karar verir." hükmü yer
almaktaydı. Yeni düzenlemeyle çek keşide etmenin yasaklanması cezası
kaldırılmıştır. Eski dönemde doktrinde çek hesabını açmasının yasaklanması
müeyyidesinin niteliği konusunda görüş birliği bulunmamaktaydı.
Dönmezer, bu müeyyideyi bir ehliyet kısıtlaması niteliğinde fer'i ceza olarak
kabul etmekte66, Donay ise emniyet tedbiri olarak nitelendirmektedir67 .
Kanunun değişik 16. maddesinin 3. fıkrasındaki "ayrıca" ibaresinden
mahkemenin karşılıksız çek keşide etmek suçunun oluştuğuna ve sübut
bulduğuna karar verdikten sonra, asıl ceza olarak ağır para cezasıyla birlikte
"çek hesabı açtırmanın yasaklanması" müeyyidesine de karar vermek
zorunda olduğunu anlamak gerekir. Bu durumda "çek hesabı açtırmanın
yasaklanması" müeyyidesi bir ceza mahkumiyetinin neticesine bağlanan hak
mahrumiyeti cezası olarak nitelendirilebilir. Diğer taraftan, 3167 sayılı
Kanuna eklenen 16 c maddesinin başlığı "Davanın açılmasına engel olan,
davayı düşüren ve cezayı ortadan kaldıran nedenler"dir. Kanunun 16 c
maddesinin 4. fıkrasında "hüküm kesinleştikten sonra çek tutan... ile
...tazminatın ve ...gecikme faizinin ödenmesi halinde bütün cezai sonuçları
ile birlikte hüküm ortadan kalkar" ifadesi bulunmaktadır. Bu maddenin
başlığındaki "cezayı ortadan kaldıran nedenler" ifadesi ve "bütün cezai
sonuçlan ile birlikte hüküm ortadan kalkar" ifadesi, bu müeyyidenin asıl
ceza müeyyidesi ile birlikte ortadan kaldınlması sonucunu da
doğurmaktadır. Bu nedenlerle, bu müeyyidenin bir fer'i ceza niteliğinde
olduğunu kabul etmek gereklidir. Bu müeyyide bir emniyet tedbiri (güvenlik
tedbiri) olarak kabul edildiğinde ise asli cezanın kalmasına rağmen güvenlik
tedbiri olarak uygulanmasına devam edilecektir68.
Bu yasaklama müeyyidesi, Dönmezer tarafından haktan mahrumiyeti
ifade eden bir fer'i ceza olarak nitelendirilmektedir69. Çünkü çek hesabı
açtırma hakkı veya çek keşide etme hakkı sınırlandınlmakta, bu sınırlama bir
66 DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.488.
67 DONAY, age, s.112. Aynı görüşte bkz., MALKOÇ-GÜLER, age, s.161.
68 DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı, s.488.
69 DÖNMEZER, Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi, s.128.
156 B.CanerHacıoğlu AUEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
mahkumiyetin neticesine bağlı olarak yapıldığından özel bir hak yoksunluğu
cezası niteliğindedir.
Kanaatimizce de, "çek hesabı açtırmanın yasaklanması" bir feri ceza
olduğundan bu feri cezanın da uygulanması için CMUK'nın 395. maddesi
gereğince kesinleşmiş olması gerekir. Kesinleşmeyen yasaklama kararının
uygulanması mümkün değildir. Yasaklama karan kesinleşmesine müteakip
hukuki sonuç doğurmaya başlayacaktır. Bu fer'i cezanın infazı Cumhuriyet
Savcısı tarafından bankalara duyurulmak suretiyle yerine getirilecektir.
Hükmün infazı sırasında hükmün yerine getirilmemesi, başka bir anlatımla,
yasaklama kararına rağmen bankaların yeniden çek hesabı açmaları suç
olarak düzenlenmiştir (m. 13/2).
X-TEKERRÜR
Kanunun 16. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde "bu suçtan
mükerrirlere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir" hükmü yer
almaktadır. Bu hüküm, bir tekerrür hükmü niteliğindedir. Bu hüküm ceza
hukukunda tekerrür şartları bakımından mevcut sistemlerden hangisinin
kabul edildiğine göre yorumlanacaktır70. Bu bakımdan kabul edilen sisteme
göre bu hükmün tekerrür şartları değişecektir. Tekerrürün varlığı için önceki
cezanın çekilmesi şart ise gerçek; mahkumiyetin kesinleşmesi yeterli ise
mefruz tekerrür sistemi vardır71. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi
için önce işlenen suçla sonradan işlenen suç arasında herhangi bir ayniyet
şart değilse genel; işlenen suçlar aynı veya aynı neviden ise özel tekerrür
sistemi vardır72. Birinci mahkumiyetten itibaren belirli bir süre içinde ikinci
suçun işlenmesi halinde tekerrür hükümlerinin işlemesini kabul eden sisteme
süreli tekerrür; birinci mahkumiyetin üzerinden ne kadar zaman geçerse
geçsin, ikinci bir suçun işlenmesi halinde tekerrür hükümlerinin işlemesini
kabul eden sisteme süresiz tekerrür sistemi denir73. Bu açıklamayı
yapmamızın sebebi Türk hukukunda doktrinin bir kısmı TCK'nın 81.
maddesinin kabul ettiği sistemin mefruz tekerrür (failin daha önce mahkum
olmasının şart) olduğunu ileri sürmesine karşın, doktrinin bir kısmı ve
Yargıtay gerçek tekerrür sistemini (önceki cezanın çekilmiş veya düşmüş
Ceza hukukunda tekerrürün şartları bakımından mevcut sistemler hakkında geniş bilgi
için bkz., DÖNMEZER-ERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, CHI, n.1816-1826,
s.l26vd.
DÖNMEZER-ERMAN, Ceza Hukuku CHI, n.1816, s.126.
DÖNMEZER-ERMAN, Ceza Hukuku CHI, n.1819, s.129.
73 DÖNMEZER-ERMAN, Ceza Hukuku CHI, n.1822, s.131.
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 157
olmasını şart) kabul etmiş bulunmasıdır. Doktrinde ve uygulamada TCK'nın
81. maddesinin genel-özel ve süreli tekerrür sistemini kabul ettiği konusunda
görüş birliği vardır.
Bu durumda 16. maddenin tekerrüre ilişkin bu hükmün genel hüküm
niteliğinde olan TCK'nın 81. maddesi hükümlerine istisna teşkil eden ve bu
kanuna özgü bir özel tekerrür hükmü niteliğinde olup olmadığının
belirlenmesi gerekmektedir, tik değerlendirmede bu hükmün sadece ikinci
defa işlenen aynı cins suçtan (karşılıksız çek suçundan) dolayı tekerrür
nedeniyle faile verilecek cezayı belirleyen fakat tekerrür şartları bakımından
TCK'nın 81. maddesi hükümlerinin uygulanmasına istisna teşkil etmeyen bir
hüküm niteliğinde olduğu söylenebilir. Gerçekten bu hükümde, tekerrürün
etkisi bakımından ikinci suça verilecek cezanın arttırılması sistemi7'1
gereğince cezanın türünün yükseltilmesi benimsenerek ağır para cezasının
bir üst derecesi olan hapis cezasının verilmesi kabul edilmiştir. Ayrıca hapis
cezasının verilmesinde alt ve üst sınırlar (bir yıldan beş yıla kadar) tesbit
edilerek hakime takdir hakkı tanınmıştır. Böylece uygulamada, tekerrür
sebebiyle ikinci suçtan dolayı hapis cezası verilecektir. Ancak bu hüküm
tekerrür şartları bakımından bir özel düzenleme içermediğinden bu konuda
genel hüküm niteliğinde olan TCK'nın 81. maddesi uygulanmalıdır
sonucuna varıldığında, tekerrür şartları bakımından TCK m. 81'in kabul
ettiği sistem hakkındaki görüşlerden birisini kabul etmek gerekecektir. TCK
m.81 gerçek tekerrürü kabul etmiştir görüşü benimsendiğinde gerçek ve
basit özel tekerrür şartları aranacaktır. Bu durumda uygulamada tekerrürün
varlığı için önceki cezanın çekilmiş veya kanuni sebeplerden birisi sebebiyle
düşmüş olması şartını aranacağından bu hükmün fiilen uygulanması ve bu
hükümden beklenen faydanın sağlanması mümkün olmayacaktır. Çünkü,
önce işlenen karşılıksız çek suçundan dolayı hükmolunan ağır para cezası
mahkumiyetine ilişkin hüküm kesinleşmedikçe ve infaz edilmedikçe tekerrür
şartı gerçekleşmeyeceğinden, hükmün kesinleşmesi ve ağır para cezasının
infazına kadar geçen süre içinde işlenen karşılıksız çek suçları için bu hüküm
uygulanmayacak bir başka deyişle hapis cezası verilmeyecektir. Diğer
taraftan kanunda hüküm kesinleşinceye kadar ve hüküm kesinleştikten sonra
bile şikayetten vazgeçme ve faal nedamet halleri kabul edildiğinden bu
hallerde le ceza hükmü bütün sonuçlan ile ortadan kalktığından tekerrür
hükümleri esasen uygulanamayacağından bu hüküm uygulanmayacaktır.
Tekerrürün etkisi bakımından mevcut sistemler hakkında bilgi için bkz., DÖNMEZER-
ERMAN, Ceza Hukuku, C.III, n.1827-1831, s.134 vd..
158 B.CanerHacıoğlu AÜEHFD, C. VII, S. 1-2 (Haziran-2003)
Ancak ağır para cezası infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl içinde
karşılıksız çek suçu işlenirse ve vazgeçme yada faal nedamet hali
gerçekleşmezse bu hükmün doğrudan uygulanması mümkün olacaktır, yani
hapis cezası verilecektir.
Kanunun gerekçesinde aynen "bu suçu ilk defa işleyenler için çek bedeli
tutan kadar olmak üzere nisbi para cezası verilmesi, ancak çeke olan
güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin arttırılması bakımından, bu
suçtan mükerrirler hakkında hapis cezası verilmesi hükme bağlanmaktadır"
denilmektedir. Gerçekten gerekçede belirtildiği gibi gerçek tekerrür sistemi
benimsenerek TCK'nın 81. maddesi hükümlerinin uygulanması durumunda
işaret ettiğimiz sakıncalar doğacak ve kanunun bu hükmü koymasındaki
amacına ulaşılamayacak ve eski yürürlük dönemindeki hapis cezasının
uygulanması özleminin duyulmasına neden olunacaktır.
TCK m.81 mefruz tekerrür sistemini kabul etmiştir görüşü
benimsendiğinde, mefruz ve basit özel tekerrür şartları aranacaktır. Bu
durumda uygulamada tekerrürün varlığı için, failin daha önce işlediği aynı
suçtan mahkum olması şartı aranacağından bu hükmün uygulanması yani
hapis cezası verilmesi mümkün olacaktır.
Kanaatimizce, bu hükmün uygulanmasında tekerrür şartları bakımından
TCK m.81 de benimsenen mefruz ve basit özel tekerrür şartları aranmalıdır.
Aksi halde yukarıda işaret ettiğimiz sakıncalar doğacak bu da hükmün temel
amacına aykırı olacaktır.
XIII- SONUÇ
Anayasanın 38. maddesine 4709 sayılı Kanun'la, sözleşmeden doğan
yükümlülüklerin yerine getirilememesi nedeniyle kişi hürriyetinin
sınırlandırılmasını yasaklayan hükmün eklenmesiyle, 3167 sayılı Kanunun
16. maddesinde düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçunun hapis cezası
olan müeyyidesinin Anayasaya aykırı olduğundan Kanunda değişiklik
yapılması gerektiğinden hareketle, 4814 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla bu suça ilişkin yeni madde
düzenlemesi öngörülmüştür. Bu yeni 16. madde düzenlemesinde suç ve ceza
siyaseti bakımından, kanun tasarısının genel gerekçesinde de belirtildiği
üzere, "ekonomik suça ekonomik ceza" ilkesi benimsenmiştir. Bu nedenle,
karşılıksız çek keşide etme suçunun cezası ilk defa işleyenler hakkında,
hürriyeti bağlayıcı ceza yerine çek bedeli tutarı kadar ağır para cezası, ancak
Son Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Karşılıksız Çek Keşide Etme.. 159
çeke olan güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin artırılması
bakımından, bu suçtan mükerrirler hakkında hapis cezası kabul edilmiştir.
Suçun cezasının kural olarak para cezası olması, benimsenen suç ve ceza
siyasetinin bir sonucudur. Ancak, para borcunu ödeyemeyene tekrar aynı
cezanın verilmesi, bu cezadan beklenen amaca uygun değildir. Uygulamada
bu cezanın infazı fiilen gerçekleşmeyecektir. Diğer taraftan uygulamada
Yargıtay'ın gerçek tekerrür sistemini benimsemesi nedeniyle tekerrür
nedeniyle verilmesi tercih edilen hapis cezasının da fiilen
uygulanamayacaktır. Ayrıca maddede ağır para cezasının çek bedeli tutan
kadar hükmedileceği öngörüldüğünden kısmi ödemelerin bu cezanın
tayininde mahsup edilmesine ilişkin düzenleme bulunmaması ceza adaleti
anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle suçun cezasının alternatifli
olarak, para cezası ve hürriyeti bağlayıcı olarak düzenlenmesi uygun olurdu.
Banka ve cirantaların da suç mağduru olarak kabulünü yerinde bir
düzenleme bulmaktayız. Bu düzenleme özellikle bankalar açısından
önemlidir.
Suçun faili olarak özel hukuk tüzel kişilerinin cezaen sorumlu
tutulmasını kural olarak uygun bulmamaktayız. Diğer taraftan özel hukuk
tüzel kişisinin sorumluluğu için getirilen suçun "tüzel kişinin yararına
işlenmesi" ölçütünün, uygulanmasında güçlük bulunacaktır.
Suçun manevi unsuru bakımından sübjektif sorumluluk esaslarının
uygulanmasına engel bir düzenleme bulunmadığından, suçun manevi
unsurunun genel suç kastı olarak kabulü gerekmektedir. Nitekim madde
düzenlemesinden karşılıksız çek keşide etme fiilinin dolandırıcılık veya
sahtecilik boyutunun saklı tutulmasının kabulü, genel suç kastının
aranmasını gerektirmektedir. Uygulamanın önceki yürürlük döneminde bu
suçta benimsediği objektif sorumluluk esaslarına ilişkin uygulamalarından
vazgeçmesini ve çağdaş ceza hukukunun en önemli bir ilkesi olan "kusursuz
suç ve ceza olmaz" ilkesinin gerçekleştirilmesi için içtihat değişikliğine
gitmesini ümit etmekteyiz

Yorumlayınız "KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU ÜZERİNE BİR İNCELEME"

Yorum Gönder

“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “

http://www.wikio.comFriendFeed'de bana abone olAdd to Technorati FavoritesPowered by  MyPagerank.Net web siteleriEconomics Blogs - BlogCatalog Blog Directory

powered by Blogger | WordPress by Newwpthemes