Orta sınıfın yoksulluğa yuvarlanma tehlikesi

Orta sınıf borçlandı, kredi kartı borçlanmasından zarar görüyorlar ve önemli bir bölümünün tasarrufu eridi. Orta sınıfa son dönemde katılan kesim tekrar yoksulluğa yuvarlanma tehlikesi ile karşı karşıya
Orta sınıf özellikleri
Yoksul bir kimsenin günlük yaşamına geçinme, iki yakayı bir araya getirme uğraşı damgasını vurur. Yoksulun yaşamına hâkim olan boğaz tokluğu mücadelesidir. Ama temel ihtiyaçlarını karşılayıp başka alanlarda harcama yapabilen orta sınıf yaşadığı günün biraz olsun ötesine uzanarak geleceği düşünebilir, gelecek planları yapabilir. İşte bu nedenle orta sınıfların değer ve tutumları ekonomileri ve toplumları değiştirme ve daha mutlu, daha iyimser ve geleceğe dönük toplum yaratmada temel bir rol oynar.

Kriz ve orta sınıf
Ama kriz orta sınıflaşma yönündeki bu tarihi gelişimi yavaşlatabilir hatta geçici olarak da olsa durdurabilir. Türkiye’yi göz önünde bulunduracak olursak kriz ortamında birçok kimsenin işsiz kaldığını ya da işsiz kalmasa bile öenmli oranda gelir kaybına uğradığını görebiliriz. Aynı zamanda orta sınıf aileler borçlandı, kredi kartı borçlanmasından zarar görüyorlar ve yine önemli bir bölümünün tasarrrufları eridi. Orta sınıfa son dönemde katılan ve yoksulluk seviyesini ancak aşmayı başarmış kesim günümüzde tekrar yoksulluğa yuvarlanma tehlikesi ile karşı karşıya. Beklentileri hayal kırıklığına dönüşüyor. Şayet durgunluk bir iki yıl hatta daha fazla sürerse bu kesimin beklentileri ve davranışları önemli ölçüde değişebilir.

Bazı örnekler
Kriz öncesinde refah ve konfor standartlarını yoksulluk düzeyinin üzerine çıkarmayı başarmış birçok kimse ekonomik büyüme döneminde elde ettikleri konumlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır:
“Kızlarına gözlük parası bulamamışlar. Göremiyor yavrucak, ama para yok ki gözlük alsın... 14 yaşındaki çocuğa dededen kalma çerçeveye cam taktırıp, gözlük yapmışlar. Kız çocuğu... Okula gitmek istemiyomuş, ‘herkes dalga geçiyor benimle’ diye... Evlerini görsen, hâlâ lüks içinde, temiz, düzenli. Ama bellerini kırdı kriz zavallıların... Satıp savmaktan başka çareleri kalmadı.”
Ailede bazı kimselerin işsiz kalması sonucu toplam gelirin düşmesi gelir ve statü kaybının en önemli nedeni olmaktadır:
“İstenen katkı payı parasını üç kişiden ikisi ödeyemiyor. Ben sınıf annesiyim hergün kaç tane veli ağlayıp eşinin işsiz olduğunu, daha önceki maaşlarını bile alamadıklarını anlatıyor. Öğretmen de anlıyor, o da sıkıntıda. Üç çocuğu var, ikisi üniversite mezunu, işinde gücündeydiler. Bahar sonu işten çıkarmışlar birini, karısını da çıkarmışlar. Yeni evli çift bunalıma girmişler, boşanma noktasına gelmişler. Onların yanına taşınmışlar.”
“Yan komşunun kızları, okumuş kızlar, ikisi de çalışıyodu... İkisini de çıkardılar... Ne sigorta, ne bişey... Kalan maaşları bile alamamışlar.. Annesi her gün beddua ediyor onları ortada bırakana ‘Allah yedirmesin’ diye... ”
Orta sınıfın bir başka önemli olan kesimi esnaf ve sanatkârlar arasında işyeri kapatma oldukça yaygındır. İflası önlemek için işine son verip başka geçim yolları arayanlar çoğu durumda umduklarını bulamamaktadır:
“Amcamın taksisi vardı. Sattılar geçen sene 200 milyara. Bankaya yatırdılar. Faiziyle geçiniriz dediler. Geçen sene bu zamanlar alıyorlardı 3 milyar faiz, şimdi 1 milyara düştü. Gezerlerdi alışveriş merkezleri, rahat rahat alışveriş yaparlardı.. Kızları Mango’dan, Zara’dan, bakmazlardı LCW’nin yüzüne. Üzerlerinde yeni bir şey göremezsin artık.”
İflas edenler ve işyerini kapatanlar sayıca çok ama esnaf ve sanatkârların, küçük ve orta işletmelerin karşılaştıkları esas önemli sorun piyasada işin azalması, ciro ve kazancın düşmesidir:
“Ayakkabı mağazası var. Çok güzel kazancı oluyordu. Allah muhtaç etmesin, bugünümüze de bin şükür. Ama dükkândan gün oluyor 15, bilemedin 20 milyon ile dönüyor. N’apacan? Borç içindeyiz. Elektriği, suyu, işçisi... Yetişmiyor... Yok; kimse alışveriş yapmıyor. 30 milyona ayakkabı bulabilir misin alışveriş merkezinde? O kadara satıyor bizimki, ama yine iş yok yine yok. Bizim oğlan Kırkkale’de okuyor, parasını nasıl yetiştireceğiz? Gel de bir sor... Yeni palto alayım dedi, okulları soğuk... Alamadık, evdeki iplerle iki tane kalın hırka ördüm.”
Orta sınıf için statü çok önemlidir ve orta sınıf kimliğinin belirleyicisi giyim kuşam, ev arabadan çok yaşanılan semt ve toplumsal muhittir. Çevre statütü sembolü olduğu kadar, beraber olunan kimseler ve daha önemlisi çocuğun kimlerle birlikte büyüdüğü ve hangi okula gittiği ile ilgili bir konudur:
“Binada bir aile kirayı ödeyemedi gittiler kenar mahallelere... Gecekonduya çıkanlar var, kirasını ödeyemeyip. İşinden olan adam, ekmek götüremiyor, çocuğun dişini çektirmeye para yok... Ne yapsın? Daha ucuz kiraya çıkıyor. İyi komşu, iyi mahalle diye düşünmüyor artık.”
“Ahh, ahh! Kriz nasıl vurdu bilemezsin, kolumuzu kanadımızı kırdı. Gerçi herkes biliyor ama kimseden ses çıkmıyor. Burası iyi insanların yeri, insanlar evlerini kimseye açmazlar, kim ne yer ne içer nasıl sıkıntı çeker bilmezsin. En yakın komşun saklar, bilinsin istemez. Utanır sıkılırlar, hep iyi göstermek isterler kendilerini... Bazen anlatırken utanıyorum ben de; acaba ayıplıyorlar mı bu kadar anlatıyorum diye... Aman Allah’ın bildiğini kuldan mı salkıyacaksın?”
Orta sınıf tüketim ve yaşam standardı hatta yiyecek, giyecek ve ulaşım gibi temel ihtiyaçları karşılama bakımından ciddi bir yoksullaşma süreci içine girmiş tıpkı yoksullar gibi boğaz tokluğu mücadelesi vermeye başlamıştır:
“Gücümüz çok azaldı, ben mutfağı yetiştirirken bir değil bin kez düşünüyorum. Gelinler de öyle...  Hani bir de onlar genç kılığa kıyafete özeniyolar, geziyorlar her haftasonu. Ankamall, FTZ, oralara gidiyorlar. Çıkıyorlar parka, özeniyor öbür kızların kılığına özeniyor. Yazık benim oğlanlar da yetiştiremiyolar eskisi gibi. Geçen senelerde alıyorlardı bilmem kaç taksitle pardesü, etek ceket... Yok artık; kredi kartı olduğu gibi mutfak alışverişine gidiyor. Herkes borç içinde, valla korkuyorum geçen yan binadaki yeni evlilere haciz gelmiş. Duvardaki plazma TV’yi götürmüşler.”
Toplumsal olarak yükselmiş, zaman içerisinde durumunu iyileştirerek orta sınıf yaşam standardına erişmiş birçok aile aşağı doğru yuvarlanma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Geçmişte elde edilen birikim, refah ve statü ile yaşanmakta olan yoksullaşma ve statü kaybı çelişik konumlar yaratmaktadır:
“Dün yan komşuya geçtim öğle saatinde. Çay içiyolarmış bana da verdiler bir bardak. Bayat, içilecek gibi değil. Uğraştım içeyim diye ama mümkün değil gitmedi boğazımdan. Sonra kızları kusura bakmayın dedi. Dün akşamdan kalan çayı tekrar ısıtmışlar! Bir kuru çay, sen düşün artık. Evlerini bir görsen nasıl lüks, nasıl bakımlı... Cimriliklerinden değil yavrum, inan cimrilikten değil... Bildiğim insanlar... Yokluktan! Adam emekli.. İki kızı var okuyor, başka gelir yok. Liseye giden kızının bir ay oldu, kıyafetini alamadılar. Yokluk işte böyle içini eziyor, canını yakıyor insanların...”

Orta sınıf: Toplum için önemi
Orta sınıf ekonomik büyüme döneminde yaşamı ve geleceği bir ölçüde de olsa başarılı olma ve ilerleme olarak görmeye başlamıştı. Büyümenin getirdiği iyimserlik sınırlı da olsa yaygın bir toplum kesimi tarafından paylaşılmaya başlanmıştı. Büyümenin durması veya yavaşlaması bu ruh halini hızla karamsarlığa dönüştürebilir. Altı özellikle çizilmesi gereken nokta, krizden en çok etkilenlerin sayıca büyük bir kesimi oluşturan yoksulluk sınırına yakın orta sınıf aileler olmasıdır. Ekonomik büyüme sonucu çok sayıda kişi ve aile bir ölçüde de olsa yoksulluk sınırını aşmayı başarmıştı. Şimdi tekrar yoksulluk çemberinin içine düşme tehlikesi ile karşı karşıya olan yoksulluk sınırına yakın olan bu kesimdir.
Orta sınıfın zayıflaması tehlikesi toplumdaki sadece bir sosyal grubun değil tüm toplumun geleceği ile ilgilidir. Çünkü orta sınıfın yoksulluk seviyesine yuvarlanması boğaz tokluğu için didinen ve yaşamını sürdürebilmek eşe dosta, konu komşuya, manava kasaba, tarikata cemaate bağımlı hale gelen bir toplum haline gelme demektir. Sürekli olarak yoksulluk ve bağımlılıktan kaynaklanan toplumsal ve siyasi sorunlar yumağı ile boğuşan bir toplum haline gelme demektir. İnternet masraflarını karşılayamama, çocukların eğitiminden kısma, kitap gazete masraflarının azaltılması, sinemaya son verme, seyahat planlarından vazgeçme. İşte geleceğin toplumu olmanın önündeki önemsiz gibi görünen ama esas engellerden bazıları... Türkiye bir yoksul ve bağımlı insanlar toplumu olmaktan hızla çıkabilecek mi? Gelecek için plan ve yatırım yapan dünyaya açık bir orta sınıf toplumu olabilecek mi? Kriz ve krizin sonuçlarını düşünürken öncelikle bu sorulardan başlamamız gerekir?

Önceki ekonomik krizle karşılaştırma
Yoksullar arasında yaygın olarak paylaşılan bir görüş bir önceki krizin özellikle tasarruf sahiplerini etkilediği yönünde. Son krizi diğerinden farklı kılan özellik, işyerlerinin kapanması, üretimin daralması, işsizliğin süresinin uzaması, ücretlerin ve kazancın düşmesi ve sosyal güvenlik sistemlerinin aşınması. Çoğu kimse orta sınıfın ve yoksulların bir önceki krizde bu ölçüde bir ücret ve düşüşü yaşamamış olduğu görüşündedir. Aynı şekilde işsizliğin bu kadar uzun sürmediği ve sigortasızlaşmanın bu ölçüde yaygınlaşmadığı düşünülmektedir. Bu kriz insanları ‘beş kuruşsuz’ bıraktı düşüncesi oldukça yaygındır. Özet olarak belirtmek gerekirse çoğunluk geçmiş krizde bu kadar çok kimsenin, bu kadar çok ve bu kadar uzun süre eziyet çekmediği görüşünü paylaşmaktadır.

Son kriz: Yeni bağlam
Ekonomik krizin sonuçları bir önceki krize göre birçok yönden farklı bir ortamda yaşanmaktadır. Bu farklılıkları birkaç ana başlık altında özetleyebiliriz.

Kamudan özele
2001 krizi sonrasında yoğunlaşan özelleştirme sürecinin de bir sonucu olarak Türkiye’de kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışanların sayısı azalmıştır. İkincisi, eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerinin sunumunda özel sektör eskisine göre çok daha ağırlıklı bir konuma gelmiştir. Kısacası Türkiye önemli ölçüde kamuya bağımlı bir toplumdan piyasa koşullarına bağımlılığı artmış bir topluma dönüşmüştür. Devletten işçi çıkarma kolay değildir, kamu kuruluşları ücret ödemelerinde uzun süreli gecikmeler yapamazlar, siyasi kanalların da devreye girmesiyle kamuya olan borçların ertelenmesi sıkça karşılaşılan bir uygulama olmuştur. Bu noktada dile getrimek istediğimiz özelleştirmenin ekonomik etkinlik bakımından sonuçları değil. Sorun şu: Geli-ri azalan veya işsiz kalan ve önemli ölçüde güvenceden yoksun dar gelirli ve orta sınıf aileler için piyasaya eskisine oranla daha fazla bağımlı olma bazı ek zorlukları da beraberinde getirmektedir. 

SENCER AYATA

Bizler son çare seçimleri bekliyoruz bunlardan başka türlü kurtuluş yok onbinlerce çek mağduru aile sandıkta sesini duyuracak 
ByNcdt            

2 Yorum"Orta sınıfın yoksulluğa yuvarlanma tehlikesi"

Adsız dedi ki...

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Zonguldak'da 30 madencinin can verdiği grizu faciasıyla ilgili bir yerel televizyonda tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu. Henüz 2 madencinin cesedine ulaşılamazken, ölüm ocağından çıkarılan 28 cesetten 19- 20'sinde yanık ve ezilme olmadığını kaydeden Bakan Dinçer, "Güzel öldüler. O konuda ben acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim" dedi.

Adsız dedi ki...

evet hiç kimse borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz ALLAHIN izni ilede özgür olunacak

Yorum Gönder

“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “

http://www.wikio.comFriendFeed'de bana abone olAdd to Technorati FavoritesPowered by  MyPagerank.Net web siteleriEconomics Blogs - BlogCatalog Blog Directory

powered by Blogger | WordPress by Newwpthemes