Karşılıksız çeke hapis ve mağdurlar edebiyatı
Rivayet muhtelif, karşılıksız çekten hapiste 1500 kişi olduğunu da 2 bin kişi olduğunu da söyleyenler var.
Hapistekilerden çok daha fazlası da bir yolunu bulduklarından içimizde dolaşırlarken onların hapse girme becerisini nasıl gösterdiklerini merak etmiyor değilim hani!
Öyle ya!
Mevcut yasalarla ve mevcut hukuk düzenimizle karşılıksız çekten hapse girmek hayli beceri gerektiriyor olmalı.
Ocak-Ekim 2009 döneminde 1.6 milyona yakın karşılıksız çek Merkez Bankası listesinde yer almış ve bu rakam giderek artıyor. Yaklaşık 55 bin kişi çek hesabı açma yasağı ile mahkemelereverilmiş.Bir kısmı muhtemelen hapis cezası alacak. 2007 yılında 158 bin 632 dava açılmış, 104 bini mahkûmiyetle sonuçlanmış. Son 10 yılda bu suçtan 15.7 milyon kişi Merkez Bankası kara listesine girmiş. Bir başka ifade ile nüfusun yüzde 22'si çek özürlü. Çocukları, yaşlıları ve iş hayatında olmayanları çıkarırsak iş hayatı nüfusunun yüzde 70'inden fazlasında çek problemi olmalı. Bir hâkime günde ortalama 30 çek davasının düştüğü ve bir çek davasının yine ortalama 2 yıl sürdüğü bir ortamda bu soruna adalet aranıyor olması da ayrı bir konu.
Rakamlar böyleyse ve dahi doğruysa hapisteki 1500 veya 2 bin kişi sayısı hayli az görünüyor.
Demek ki, yasalar yetersiz, hukuk gerektiği gibi işlemiyor, hapis cezası da caydırıcı olmuyor.
Adı, "Yeni Türk Ticaret Kanunu" olacak kanun (TTK) 4 yıldır TBMM'de görüşülmekten eskidi bile.
Türkiye için hayati önemdeki yasalar, bazen görüşülerek bazen atlatılarak bazen de gece baskını ile bir çırpıda yasalaşırken TTK üzerine ne tür hesaplar yapılıyorsa yasalaşması uzadıkça uzuyor.
Bu yasa içerisinde tabii çek yasası da karşılıksız çekten hapis yatanların durumları da görüşülüyor.
Görüşmeler uzadıkça onların durumları da netleşemiyor, alacaklılarının durumları da.
Bu suçtan hapse düşen iki tip mağdur (!) var.
Daha doğrusu birincisi mağdur falan değil, bal gibi suçlu.
Onun işi dolandırıcılık.
Yani nitelikli suç denilen tipten.
Organize bir şekilde, üçkâğıt işine soyunmuş, çapmış, çırpmış, yakayı ele vermiş, içeri girmiş.
Diğer tipin durumu hayli karışık.
O biraz sistemin bozukluğundan, biraz da kendi hatasından önce mağdur olmuş, sonra suçlu konumuna düşmüş.
Ya, onun da çekini ödememişler, o da çekten gelecek paraya güvenerek kendi çekini yazmış, beklediği çek ödenmeyince onun da çeki karşılıksız çıkmış.
Ya, bankalar aniden kredisini kesmişler, o da çekini ödeyememiş, suçlu duruma düşmüş.
Ya da işletmesini gerektiği gibi yönetememiş batmış.
Onlar da içerde, onlar da mapus damında.
Dolandırıcılar, üçkâğıtçılarla beraber aynı koğuşta, aynı muameleyi görüyorlar, aynı avluda volta atıyorlar, yan yana veya alt üst ranzalarda yatıyorlar, aynı karavanaya kaşık çalıyorlar.
Hoş bir durum değil tabii.
Dediğim gibi TTK 4 yıldır Meclis'te görüşülüyor.
TTK ile beraber son 2 yıldır "karşılıksız çekte hapis cezası olsun mu, olmasın mı" konusu da tartışılıyor ve ilginç görüşler ileri sürülüyor.
"Hapis cezasını kaldıralım, para cezası verelim" diyenler çıkıyor ortaya.
"Eee kardeşim adam zaten parasızlıktan çekini ödeyememiş, para cezasını nasıl ödeyecek" diye soran olmuyor.
"Bankalara daha çok sorumluluk verelim" düşüncesi ağır basıyor.
Banka lobileri bu düşünceye direniyorlar. Her çek yaprağından sorumlu oldukları 475 liranın 1000 liraya çıkarılmasına da karşı çıkıyorlar. Oysa çeki veren bankalar. Doğal olarak ilk sorumluluk da onların olmalı. Dahası,her çek yaprağındaki maddi sorumlulukları daha da yükseltirlerken karşılıksız çekten de masraf almamalı veo masrafı bu fondan karşılamalıdırlar.
"Çeki veren banka yetkilileri de hapis cezası ile cezalandırılmalıdır" deniliyor.
Bu görüş çok doğru bir görüş. Ancak bankalarca prensipte kabul edilse de süresi üzerinde pazarlık yapılıyor. İşte bu yanlış. Yanlış çünkü bankalar sorumluluk duymazlarsa karşılıksız çek asla önlenemez. Konu bu kadar açık ve netken pazarlık ne manadır?
"Modern hukukta böyle bir ceza yok" iddiasında olanlar var.
Modern ülke örneği gösterilirken o ülkelerdeki çek yasasının yasada yazıldığı gibi uygulandığından, ancak bizde tamamen dejenere edilerek kendimize özgü bir hale getirildiğinden ve sorunların bu nedenle arttığından kimse bahsetmiyor.
"Piyasalar bozulur" denilerek konu sulandırılıyor.
Böyle bir sav ileri sürülürken son 30 yıl içerisinde çek yasasının nasıl içine edildiği, her siyasi iktidarın popülizm uğruna o yasayı nasıl delip işlerine geldiği gibi kullanılmasına göz yumdukları hiç konu edilmiyor nedense. 3167 sayılı Çek Yasası'nın ibrazından ödenir niteliğinin kaybedilip, üzerine konulan vadelerle bir kredi vasıtasına dönüştürülerek kuşa çevrilemesi sonucunda piyasalar zaten bozulmuş durumda. Her gün konuştuğumuz, "çekte hapis-çek mağdurları-para cezası-modern hukuka karşı- piyasalar bozulur" gibi konular piyasaların bu bozuk düzeninin sonuçları değil mi?
Biraz da "çek mağdurları" ifadesi üzerine konuşalım.
"Mağdur" kelimesi çok ilginçtir çekini ödemeyenler için kullanılıyor.
Peki çekini ödemeyen mağdur ise çek alacağını alamayan nedir o zaman?
Sebebi ne olursa olsun ortada ödenmeyen bir çek varsa, öte yanda da o çeki tahsil edemediğinden kendi çekini, senedini veya diğer ödemelerini yapamayan eşit sayıda alacaklılar da olacaktır doğal olarak.
Asıl mağdurlar onlar değil midir?
Onların haklarını kim, nasıl ve ne şekilde koruyacaktır?
"Hukuk herkes içindir, gün gelir lazım olur" diyenlerden geçilmiyor da!
"Yeni Türk Ticaret Kanunu" neden 4 yıldır TBMM'de süründürülüyor" diye soran yok.
Tuhaf değil mi bu?
12.11.2009
Şevket Sürek
Yorumlayınız "Karşılıksız çeke hapis ve mağdurlar edebiyatı"
Yorum Gönder
“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “