Karşılıksız çek problemi
Karşılıksız çek problemi
Hakan ÜZELTÜRK / VERGİ ve HUKUK
huzelturk@superonline.com
Çok güncel bir problem olan karşılıksız çek birçok kişinin canını yakmaya devam ediyor. Karşılığında karşılıksız çekin muhatapları dışında birçok kişi de bu durumun sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyor. Son kriz sebebiyle borçların ödenememesi, karşılıksız çek sayısındaki patlama ve bu yüzden intihar eden insanlar... Trajedi sürüp gidiyor. Mevzuat problemleri de öyle. Problem öyle bir hal almış durumda ki her şey sanki bir fasit daire. Bu durum kimisinin ilk defa başına geliyor, kimisi sonuçlarını bilmiyor, kimisi de kriz sebebiyle bile bile bu duruma karşı çıkamıyor. Bu işi bir suç olarak yapanları saymıyorum. Bu konuda değerli okuyucularımdan gelen çok sayıda mektup var. Bunlardan hiç değilse iki tanesini, durumları bu konuda sıkıntı yaşayan birçok kişiye benzemesi ve örnek olması sebebiyle, sizlerle paylaşmak istedim. Hem bu durumda olan diğer kişilere örnek olması, hem adalet duygusu, hem mevzuatla ilgilenenler için örnek oluşturması, hem krizlerin sonuçlarının görülmesi, hem de toplumdaki yıkıcı etkilerinin görülmesi bakımından. Zira hepimiz aynı toplumda yaşıyoruz.
Mektup 1:
Size şu sıralar ülkenin kanayan bir yarasından karşılıksız çeklere verilen cezalarla ilgili küçük bir örnek vermek istiyorum, bu konuyu köşenizde gündeme getirebilirseniz belki kanun koyucularımıza bir ön fikir olabilir. Ben şirket müdürü olarak bir limited şirkette emekliliğimden sonra 10 yıla yakın süre görev aldım. Şirket büyük bir tekstil firmasıydı ve yıllık 15 milyon ABD Doları ihracat yapıyordu. Firma sahibi Türk ama aynı zamanda Alman vatandaşı olmuş birisi. Sektörün yaşadığı sıkıntılar dolayısıyla sıkıntılı günler yaşamaya başladığında ben şirketten ayrıldım. Yaklaşık altı ay sonra da şirket battı. Benim ayrılmadan önce imzaladığım vadeli çekler haricinde fiilen ayrılmamı hukuken ayrılma şekline getirmeyen şirket yetkilileri benim imzamı taklit ederek çek kesmeye devam etmişler. Bütün bu çekler ödenmemiş ve davalar açılmış. Tebligatlar firma adresine yapıldığından davalardan haberim olmadı. Ta ki evime polis gelip beni tutuklayana kadar. İmzaların benim olmadığını ispat edip iade-i mahkeme kararı çıkarıp infazı durdurduk da kurtulabildim. Sonra bütün adliyeleri dolaşıp tüm dosyalara hakim olmaya çalıştık ki ne mümkün onlarca dava çıktı çoğunda tutuklanma kararları verilmiş.
Şimdi ben sürekli kaçak vaziyette bu davaları çözmeye çalışırken, şirketin asıl sahibi elini kolunu sallayarak Türkiye'ye girip çıkıyor, üzerindeki bütün mal varlığını yakınlarının, tanıdıklarının üzerine geçirmiş ve iş yapmaya devam ediyor. Sanki şirketin ortağıymışım ve kâr ettiği zaman kârı bölüşmüşüm gibi bu çeklerden sadece ben sorumlu oluyorum ve hapisle cezalandırılıyorum. Adaletin ya da adaletsizliğin böylesi herhalde dünyada görülmemiştir. Aslında alacaklılar onun üzerine gidebilseler belki paralarını kurtarabileceklerken benim gibi emekli ve hiç bir şeyi olmayan birini hapsettirebiliyorlar, şirket sahibine herhangi bir yaptırımda bulunamıyorlar.
Yeni çek yasası tasarısında şirket müdürleriyle ilgili durum ağırlaştırılarak korunmuş. Lütfen size yalvarıyorum bu konuda yazarsanız belki kanun koyucularımıza örnek teşkil edebilir. Adaletin kötü niyetlilerle iyi niyetlileri ayırt etmesi gerekir diye düşünüyorum. Saygılarımla.
Mektup 2:
Babam bir hafta kadar önce karşılıksız çekten ceza evine girdi. Ben bir üniversitede öğrenim görmekteydim. Şu an devam edemiyorum. İş arıyorum. Bir yerde tezgâhtarlık yaparak bu ödeyemediği parayı bizim bir şekilde bulabilmemiz imkânsız. Şu zamana kadar şantiyelerde çalışıyordu. Bir kız kardeşim var. Ailemizde erkek yok bu yüzden bir şekilde işini devam ettiremiyoruz. Eğer çalışırsa babam eminim bu parayı bulabilir. Lise ve üniversiteyi adı çok iyi bilinen yerlerde okudum (Okul adları tarafımdan yazılmamıştır-HÜ) ve bu durumda kendimi çok suçlu hissediyorum. Babam bize ne olursa olsun iyi şartlarda bir hayat sağlamak için durum buralara kadar geldi. Ve şu an elimden daha fazlasının gelememesi beni çok üzüyor. Siz belki köşe yazınızda böyle bir konuya değinirsiniz ve bu durum birilerinin dikkatini çeker diye ufak ihtimallerden mucizeler yaratmaya çalışıyorum. Bir baba kızlarının ne yediğini ne içtiğini eve kaçta girip çıktıklarını merak eder. Orda çok huzursuz biliyorum. Pazar kahvaltılarında yanımızda olamaması, telefonumdaki cevapsız aramalarda onun aradığını hiç görememek beni çok üzüyor. Şu zamana kadar bir insanın ödeyemediği bir para yüzünden hürriyetinin alıkonulabileceğini hiç bilmiyordum. Evrensel hukuk ve insan haklarının maddelerinde hatta anayasamızın 33(6) maddesi gereğince bile ''Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı hürriyetinden alıkonulamaz'' diyor. Sakarya'daki aynı suçtan yatan babaların, abilerin, kardeşlerin beraatlarını duyup umutlanıyorum. Ama burada henüz hiç beraat kararı çıkmadı. Hukuk kişiye göre işleyen bir şey mi? Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit değil mi? Eğer elinizden bir şey geliyorsa lütfen yapın. Kanundaki boşluklara rağmen içeride yatan on binlerce insana yardımcı olun.
Bunlar mektuplar. Cevap vermek çok daha zor. Her şeyden önce konuya nereden baktığınıza bağlı. Toplum penceresinden bakılınca çok üzüntü verici. İnsanlarla ekonomi arasındaki bağların bu duruma gelmesi, yıllarca okuduktan sonra aslında hayatın gerçeklerinin başka boyutlarıyla karşılaşılması, iyi niyetli olmanın sonucunda zarar görülmesi ve adalet duygusunun kaybolmasının yaşanması. Yönetenler bakımından bakınca toplumda gittikçe artan bir problemin çözümlenmesi için ve yine adaletin sağlanabilmesi için çeşitli müeyyidelerle durumun kontrol altına alınmaya çalışılması, suçluların yanında, çeşitli sebeplerle, masumların da bundan zarar görmesi, yapılan düzenlemelerin çare olamaması ve adalete güvensizlik. Hukuk açısından ise toplumdaki dinamik gelişmelere ve özellikle ekonomideki sıcak gelişmelere ayak uydurulamaması ve sonuçta yine adil olmayan durumlara meydan verilmesi. Alacaklılar bakımından alacaklarının bir türlü ödenmemesi. Borçlular bakımından ödeme güçlerinin kriz veya başka adlar altında bazı senaryolarla ellerinden alınması. Görüldüğü üzere adaletsizlik herkes için gerçekleşen ortak bir sonuç. Bu sonuçta ise yukarıda bütün belirtilen hususların ve burada yer verilemeyen diğer durumların etkisi var. Sadece tek doğru veya bir haklı yok. Adalet herkese göre farklı algılanabileceğinden, herkesin buradan çıkarması gereken dersler var.
Hukuken de söylenebilecek çok şey var. Bunların sonucunda bazı kişilere haklı veya haksız demek de mümkün. Çek kanunundan Türk Ticaret Kanunu'na, vergi kanunlarından af kanunlarına, anayasal ilkelerden uluslararası hukuk ilkelerine problemler sürüp gidiyor. Hayat da öyle. Aslında giden adalet duygusu. Örnekler de yukarıda. Başka mektuplar ya da başka görüşler aynı sonuca ulaşacak. Toplumdakiler düzenlemeleri adaletsiz bulacak, yönetenler yönetilenlerin yaptıklarını, suçsuzlar suçluları. Bu durumda adil olan nedir sorusunun cevabı da kişilere göre değiştiğine ve tek bir cevap bulunmadığına göre ne yapılması gerekecektir. Bunun cevabı aslında yıllardır verilmektedir. Sadece bazı kişiler bunları bilmemekte veya görmezden gelmektedir. Belki şimdi görürler.
- Adalet önce devletten gelir. (Aristo)
- Bir davada karşı tarafı dinlemeden verilen karar doğru olsa bile hiçbir zaman adil olamaz. (Seneca)
- Ahlakın olmadığı yerde kanun bir şey yapamaz. (Napoleon)
- Kötü yasalar, zulmün en berbat şeklidir. (Burke)
www.bumindogrusoz.com
Yorumlayınız "Karşılıksız çek problemi"
Yorum Gönder
“Hiç kimse yalnızca borcundan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz “